Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sivas 24 °C
Az Bulutlu

Erenlerimiz – 3

09.05.2022
229
A+
A-

Erenlerimiz – 3 –

2014 yılında Erenlerin izinde seyahatlerim Balkan ülkelerine uzandı. Sekiz kişilik özel seçilmişçesine çok güzel insanlardan oluşmuş gurubumuzla altı günde beş ülke görerek yaşadığımız güzellikler rüya gibiydi. Gözyaşlarına boğulduğumuz acı soykırım hikayeleri, ürperten, eşsiz güzellikteki şehitlikleri ve su cenneti diye adlandırdığım şelaleriyle Bosna Hersek cennetten bir parçaydı özellikle. Fatih Sultan Han’ımızın fethettiği şehirlerde ilk iş olarak, kılıcıyla namaz kıldığı camilerde kılınan namazlar her derde deva niteliğindeydi.

Hele Blagay’daki Alperenler Tekkesi, Hacı Bekdaşi Veli müridlerinden ve Battal Gazi’nin torunu Sarı Saltuk dedemizin türbesi, sanki ömrümce aradığım evimi bulmuş hissi yaşattı. Kayalıklara yaslanmış iki katlı ahşap konağı görür görmez ağlamaya başladım. Merdivenleri koşarak çıktım. Yıllardır hasret olduğum evimi bulmuşçasına odalara koşuyordum.
Tam Rumeli kültürüyle döşenmişti konak. Dantelli el örgüsü perdeler, sedirler çocukluğumdan, Zehra ninemin ve kendi evimizden çok tanıdıktı…

Odanın ortasında halka olarak yere oturduk. Kayalıkların altından çıkan suyun ve türbenin etrafında uçuşan kırlangıçların sesi duyuluyordu sadece. “La ilahe illallah!” ile zikre başladık. Suyun, kırlangıçların ve bizim sesimiz bütünleşiyordu sanki. Doyumsuz anlardı.
Zikir sonrası aşağıya indiğimizde, bizden önce inen avukat Nermin hanım kayalıkların altından çıkan, kaynağı bilinemediği söylenen sudan tas tas içiyor, hatta üzerine döküyordu. Bir hoş hal gelmişti üzerine, başka bir alemde gibiydi. Sorularımızı bile duymuyordu.

Merakla biz de içmeye başladık ve hepimiz aynı hale geldik. İlahi bir neş’e duyuyor, sebepsiz gülüyorduk. Hiç ayrılmak istemedim ancak mecburduk. Hatıra olarak aldığım tekkenin çerçeveli resmiyle avunuyorum hala. Mutfağımda en çok görebileceğim duvarımda asılı. Dileğim tekrar gidebilmek ve bu kez o mekanda ibadet ve tefekkürle bir hafta yaşayabilmek. İnşallah.

2015 yılında, Ebul Hasan Harakani Sempozyumu için gittiğim Kars’a da hayran oldum. Özelikle türbe ve Ulu caminin olduğu, Kars kalesinin de göründüğü bölge özel korunmuştu sanki. Başka bir alemdi orası. Aslanlı yolu farklı bir devirde yaşanıyor hissi veriyordu. Gökyüzü de başka güzeldi sanki orada. Elini uzatsan dokunabilecekmişsin kadar yakındı. Gözlerim hep gökyüzündeydi. Dayanamayıp sormuştum. Rakım yüksekliğindenmiş. Güzel yurdumuzun yaylasıymış meğer Kars. Güzel ülkemizin her köşesi ayrı güzeldi…

Gezdiğim tüm şehirlerimizde manevi mimarların türbelerini ziyaret yanında, uhrevi kokuları ile manevi mekanlara, özellikle ulu camilere müptela oldum. Osmanlı mimari özellikleri ve yüzlerce yıllık çınar ağaçları ile İstanbul, Bursa ve Manisa ne çok benziyordu birbirine. Konya ise Selçuklu mimarisiyle fark gösteriyordu. Önceki yıllarda yorulduğumda dinlenmek üzere bir çay evi, pastahane ararken artık camilerin serin, doyumsuz huzurlu mekanlarında dinleniyordum.

Hiç planlamadığım halde ziyaret nasip olan mübareklerin Pir Hoca Ahmed Yesevi yolundan Horasan erenleri, seyyidler ve alperenlerin olması çok manidardı…

“Edeple Gelen Lütufla Gider”
Gün ışıdı, gün doğumunda doğuya doğru yolculuk on dördüncü saatte bile doyumsuz. Ağıtvari yanık bir doğu Anadolu türküsü çalıyor otobüsün radyosunda. Dağlar daha önce görmediğim türden, çıplak, acılı, gizemli… Çocukluğumun vazgeçilmezlerinden olan eski köy konulu Türk filmlerinden birinin içinde gibi hissediyorum. Elli beş yıllık çileli, yorucu ancak bir o kadar da güzel ömrümün güzel hatıralarına, 2017 yılı manevi seyahat serüvenimle yenileri ekleniyor çok şükür.

Aksaray’dan binen öğretmen yol arkadaşım ne için gittiğimi öğrendiğinde epey şaşırdı. Evlatlarımı görmeye, torun bakmaya gittiğimi düşünmüş olmalı yaşım icabı. Sadece manevi ziyaret için mi diyerek şaşkınlığını bildirmeden edemedi. Hayatta önceliklerimiz ne kadar da farklı olabiliyor. Geç olmadan idrakini ve telafisini lutfedene sonsuz şükür.

Malatya’yı görebilmek, Hacı Ahmet Kayhan Dedenin kardeşi Ömer Dedeyi ziyaret edebilmek, elini öpebilmek de nasip oldu çok şükür. Telefon görüşmelerimizde o samimi sesi, güzelim doğulu üslubu ile Sen bu taraflara gelmeyi düşünüyor musun deyişi öyle içtendi ki onca yolu göze alarak gelmemek mümkün değildi. Hava yolu yerine on yedi saatlik otobüs yolculuğunu tercih edişim de her karışını görebilmek için yanıp tutuştuğum memleketime olan aşkımdan olmalıydı.

Her karışı evliya yatağı olan, türkülerden adını bildiğim Harput nede gizemliydi. Hele Darende, Somuncu baba! O doyumsuz mekan Bosna Hersek Blagay’daki Sarı Saltuk dedenin mekanı Alperenler tekkesi ile birebir aynıydı sanki. Orada okunan Kur’an’ın su sesiyle ahengi bir başkaydı. Kırk derecenin çok üzerinde, öğlenin deli temmuz sıcağında Somuncu Baba külliyesine yürürken çoğu insanın evinin balkonuna çıkmaya erindiği bu korkunç sıcakta kan ter içinde, içimiz kavrularak ancak tarifi imkansız bir mutlulukla birlikte yürüdüğümüz; Hem yirmi yıldır hasta eşine bakan, hem de zor nefes aldığı hasta haliyle hala geçimini alın teri ile ayakkabı tamircisi olarak kazanan, rüyalarla buluşturulduğumuz yol arkadaşlarımdan can Hülya’cığımın babası Cebrail amca gibi ben de daha sık gelmek isterim bu maneviyat şöleni topraklara. İnşallah.

Otobüs bileti bulamadığım için Darende’de kalmamın sebebi hikmeti de ziyaret etmem gereken Seyyid Hasan Gazi idi belki de. Kaybettiğim yakın gözlüğümün yenisini almak üzere öğretmen evinden çıktım. Epey yürüme sonrası bulduğum gözlükçünün önündeki tabela Seyyid Hasan Gazi türbesinin yönünü gösteriyordu. Çağrılan taksi ile türbenin olduğu tepeye gitmek farzdı sanki. Gün batımına yakın gökyüzünün de muhteşemliğiyle yaşadığım anlar, onca yorgunluk sonrası her türlü riski göze alıp gelmeye değerdi.

Dönüşte birazcık kaybolarak, Darende tepelerinde kayısı bahçeli eski evleri seyrederek, güzelim mert Doğu Anadolu insanlarımızı gözlemleyerek, selamlaşarak epey yürümek zorunda kalsam ve önüme çıkan eski, küçük bir camide akşam namazını kıldığımdan hava iyice kararsa da hiç korkmadım. Öğretmen evine sağ salim ulaşacağımdan öyle emindim ki.

Nitekim öyle de oldu. Yol sorduğum güzel genç aile arabalarıyla öğretmen evine kadar getirdiler yine kısa tanışma faslı sonrası edilen güzel bir sohbet eşliğinde.

Yolumuzu asan, yoldaşlarımızı güzel eyleyene sonsuz şükür. Daim de eylesin inşallah.
Kalbimin yarısını Darende’de, Somuncu Baba’da bırakarak Hacı Bektaş Veli Hz.’mizi ziyaret için yola çıktım…

İlla Aşk /Adevviye Şeyda

YAZARIN SON YAZILARI
7 Nisan 2022
2 Mart 2022
12 Nisan 2022
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.