Milli birliğe açılalım
Milli birliğe açılalım
Çok eski olmayan bir geçmişte, Marksist-Leninist ve kimileri de ayrıca maoist olan bizim şimdiki liberal aydınlarımızın basında oluşturdukları kasırgalar karşısında yazmak kolay değil ama yine de yazmalıyım.
Şimdilerde bölücülüğe ve etnik ırkçılığa ve terörcülere destek olmak yükselen değer… Bölgeci ve bölücü ırkçılığı övmek liberalliğin gereği…
Türkiye’de yaşayanların tamamının yararına ve çıkarına olan millet bütünlüğünü savunmanın adı ise ‘hâkim millet milliyetçiliği’ ne güzel değil mi?
Ve ne günlere geldik ey Gazi Paşa!..
Ya da Gazi Hünkar!..
Bir süre önce İstanbul’da bir inşaat işçisi ile yarenlik yapıyorduk. Konumuz Müslümanlıktı ve konuştuğum yurttaşımız dindar bir kırmanç genciydi. Uzaktan bize bakan arkadaşını da çağırmasını söyledim. “Abi bırak onu, o Kürtçü…” dedi… “Kürtçü ne demek” dedim. “Dinsizdir…” dedi.
Evet aynen böyle oldu…
Ne demek mi istiyorum…
Hayır, sadece olayı anlattım. İsteyen istediğini çıkarsın….
Ben yine Hacı Kömürü hatırlıyorum. Kâhta kaymakamıydım. ‘Kendi uçağını kendin yap’ çağrısı için yardım topluyorduk. Hacı Kömür adlı Kırmanç yurttaşım 75 bin TL getirdi. Odamda bulunan başka bir yurttaş takıldı: “Hacı, sen hacısın bu parayla cami yaptırsaydın” Hacı duraklamadı: “Ben cami de yaptırdım. Ama uçağımız olmazsa ne cami kalır
ne de cemaat…” İşte böyle…
Ne demek mi istiyorum…
Herkes anladığını anlasın diyorum.
Bu arada hemen söylemek isterim. Hayatım boyunca ne Kırmançların ne Zazaların ve ne de ana dili Türkçe olmayan yurttaşlarımızın varlığının inkarcısı oldum. “Türkiye’de Kürt yoktur; herkes Türk’tür” diyenlerden de olmadım, böyle diyenleri uyardım.
Türkiye’de Kürt de vardır, başkaları da, ama hepimiz İstanbul Türkçesinde buluşan Türkleriz, dedim.
Dünya Türklüğü kavramına hep inandım ama Türkiye Türklüğünün ‘özüne özgü’ varlığını ve mahiyetini de bilerek…
Kelaynakları koruma bilincine sahip bir ülkenin, halkının ana dillerini ve bu dillerin zenginliklerini koruması gerektiğine de inandım ve bunu savundum. Onun için de Türkiye halkının ortak devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin milli eğitiminin isteyen yurttaşlara ana dillerini ve kültürlerini öğretmesinin bir borç olduğuna inandım ve hala da inanıyorum ve savunuyorum.
Liselerde Kırmanç dili ve edebiyatı, Zaza dili ve edebiyatı Gürcü dili ve edebiyatı, Kafkas dilleri ve edebiyatları, diğer Türk lehçeleri ve edebiyatları, Arapça, Farsça dilleri ve edebiyatları seçimlilik ders olsa bunun kime zararı olabilir. Öğretmen mi? Üniversitelerde bu işler için öğretmen yetiştirecek ve araştırmalar yapacak bölümleri neden açmayalım.
Devlet TV’lerinde ve radyolarında -sadece TRT 6 da değil- neden bizim bu zenginliklerimizin ürünleri de sergilenmesin?
Ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu ve ortak kimliğimizin adının Türk olduğunu unutmadan.
Ve de eğitim dilinin sadece ve sadece İstanbul Türkçesi olması gerektiğini hatırlayarak… Bunun da yurttaşlarımızın tamamının yararına ve çıkarına olduğunu bilerek…
Yoksa İstanbul Türkçesini bilmeyenin veya iyi bilmeyenin kamu görevi alamayacağını ve hatta iş adamı bile olamayacağını hatırdan çıkarmayarak…
Buyurun bu bilinçle açılalım…