ALEVİLİK’TE HAKKULAH- II
Abbasiler de, Fatimiler de, Zengiler de, Eyyübiler de, İlhanlılar da, Memlüklüler de, Anadolu Selçuklularında ve Osmanlı (otmanlı)larda Nikabet Teşkilatı kurulmuştur. Peygamber (S.a.v.)ın bırakmış olduğu iki emanetten biride Ehl-i Beyt’ir.
Peybambere hürmet ve tanzimden dolayı onlara da hürmet, tevkir, riayet,ta’zim gerekir.Şefkatle muamele ve rızıklarının temini için sürekli tahsilat ve gelir temin edilmiştir. Vergiden muaf olmuşlardır. ‘’Salihün-neseb sadatdan, Resm-i Bennak, rusüm-i bennak, Resmi Raiyyet ve Mücerred alınmaz. Adet-i Ağnam vergilerde 150 Koyuna kadar alınmazdı. Seyyidlerin duaları kabul olduğundan orduların manevi silahı telakki edilirdi. Seyyidlere maaş verilmeside Al-i Resül’ün zekat almamasından dolayıdır. Ayetler mucebince ganimet ve fey’den pay ayrılması gerekiyordu
Anadolu Aleviliğinde, Ehl-İ Beyt soyundan gelen Dedelerin yaşamları boyunca mağdur olmamaları için ve Ehl-i Beyt’in yaşayan temsilcileri olduklarından Hakkullah müessesi canlı tutulmuş her dönemde önemini korumuştur. Devletin resmiyetinden uzak bir yaşam biçimi geliştirilmiştir. Evladı Resul olan Dedelerin Anadolu’daki Aleviliğin örgütlenmesinde ve Ehl-i Beyt İslamı’nın yaşatılmasında önemli rolleri olmuştur..
Her türlü riski göze alarak bu yolunun inancını bugünlere getirmişlerdir. Bundan dolaya katliama uğramışlar,sürgünler yaşamışlardır. Alevi inancını bugün dahi en iyi yaşayan ve yaşatmaya çalışan Seyyidiler yani Alevi Dedeleridir.
Muhammed-Ali Yolu’nun bugünlere kadar gelmesinin önemli faktörlerinden biride izah ettiğimiz gibi Peygamber soyuna verilen Hakkullah olmuştur. Eğer ki dedelere Hakkullah verilmeseydi dedeler talibine fazla zaman ayıramayacak, yolun öğretisini taliplerine aktaramayacaktı.Hakkullahın bugün çağımızda önemi ve gerekliliği daha ziyade anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet Döneminde Alevilerin- Kızılbaşların devlet yönetiminden uzak tutulmaları, bir memurluğu dahi çok görmeleri Alevi olduğundan dolayı iş yerinden atılmaları, Alevileri ve Seyyidlerini-Dedelerini ekonomik zorluklara sürüklemiştir. Dergahlar kapatılmadan önce vakfın gelirleri Ocaktan gelen Dedelere aitdi. Bunun yanı sıra Aleviler Dergaha ve Dedelere hakkullahlarını veriyorlardı. Hakkullah ocağa talip olanlardan alınır. Talibi olmayandan hakkullah alınmazdı, her talip kendi Ocak Dedesi’ne verirdi. Hakkullahın miktarı serbesttir,kesinlikle miktarı,tutarı belirtilmez. Talibin kendi gönlünden ne koparsa onu verir. Alevilik yolu rızalık ve gönül yoludur verilen hakkullaha ‘’Gönül lokması’’ denilir.
Yüzyıllardır Evladı Resullere – Dedelere verilen hakkullahlar farklı dönemlerde ve coğrafyalarda değişik isimlerle de anılsa da, Kur-an’ı Kerim’de buyurduğu gibi her müslümana farz olan humustur. Alevi – Kızılbaş Türkmenlerinde ‘’Pir ve Ocak Hakkı’’ diye bir sürek vardır. Her talip yıllık ödemelerini yaparlar.
” Yıl Hakkullahı’’nı vermeyen taliplerin görgüsü yapılmaz, ekmeği lokması yenilmezdi. Bektaşiler de ise ‘’Kara Kazan Hakkı’’ ve ‘’Hırka Bahası ‘’ vardır.
Dedeleri ziyarete gelen talipler diz üstü gelir niyazlarını yaptık dan sonra bağışlarını yani hakkullahlarını oturduğu minderin altına koyarlar ve dualarını alırlardı. Hakkullah verilirken kalabalık ortamlarda saklamadan, dillendirmeden usulünce sunulur. Alevi kanat önderlerine verilen hakkullahlar,köylerde genellikle bulgur,fasulye,nohut,buğday,ceviz,çorap,kazak,şal,çul vb. gibi ürünlerin yanı sıra koyun,kuzu,keçi,inek,tosun,at da verilirdi.Talipler hakkullahları ile mürşidlerinin dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak için destek olmuşlardır. Mürşidler kutsal vewdünyevi arasında bir araçtır.Dedeler yol için yapılan masrafları bu hakkullahlarla yapar, Dergaha gelen yoksullar,yetimler,yolda kalmışlar kendilerine lazım olan ihtiyaçlarını verilen bu hakkullahlardan karşılarlar. Gerçi dergahlar kapatılmış olsa da Dedelerin evleri de birer dergah işlevi gibidir.
Dedelerin görevi sadece cem yönetmek değildir. Yılın belirli günlerinde genellikle harman sonu denilen güz aylarında ocağına bağlı talip köylerini dolaşarak toplumun sosyal yaşamları ile inançsal yaşamlarını gözden geçirirler. Eşref-i mahlukat’ın refah, huzur içerisinde olgun ,yetkin, kamil bir yaşam sürmeleri için toplumsal dayanışmayı canlı tutarlar. Yol gazileri veya rehber bulundukları köyden yada mezradan topladıkları hakkullahı Dede’ye verirler.’’Harman Hakkullahı’’ adıyla da halk arasında söylenir olmuştur. Tarlalarının, sürülerinin, ürünlerinin bereketli olması için Ehl-i Beyt’e ayırdıkları bu payı topluca verirler. Mevsim kış veya şartlar kötü elde götürülmeyecek vaziyette ise Dede’nin köyüne kadar götürülür. Pir-Mürşid talipten aldığı hakkullah ile geçimini sağlar. Muhammed Ali Yolu’nun devamı için elinden geleni gücünün yettiği kadar yapar. Bu yol hangi Dede’nin zamanında bozulursa vebalı onundur. Hakkullahı yolu süren Dede alır. Her dede hakkullah alamaz. Hakkullahı alan Dedeler Oniki imama ikrar vermiş olmalı,talibine yolu öğretmeli, adil olmalı, güzel ahlaklı ve paylaşımcı olmalıdır. Hakkullah alan Seyyidler-Dedeler bunun kendisine verilen bir emanet olarak sorumluluğunu bilmelidir. Yol için gerekli yerlere harcamalı ciddiyetli olmalıdır.
Cumhuriyet sonrası günümüzde her şey birbirine karıştığı için önemli işlevler önemsiz görülmeye başladı. Taşlar yerinden oynadı, insanlar inandıkları değerlerine yabancılaştı hatta karşı çıkar oldular. İslamiyet’e ve Ehl-i Beyt-e bakış açıları toplumun her katmanında değişti. Bunun yanı sıra Dedelik kurumu,şeyhlik,pirlik, tarikat yasaklandı. Bir suçlu ve suç unsuru gibi algılandı. Dayatmalar asimilasyonu getirdi. İnsanlar inancından kültüründen sosyal yaşamından soyutlandırıldı. Siyasi akımlar her şeyi belirler vaziyette insanlara empoze edildi. Bunun yanı sıra Alevi Yolunu yürüten Dede’ler Cem yapamaz bir hale geldi. Karakollar ibadet yapan Dedelerin sakallarını,bıyıklarını kesiyor, sorguya çekiliyordu. Buna rağmen Ehl-i Beyt-e olan bağılılığını zor günlerde dahi unutmayan Pirlerimiz yolu taliplerine öğretmişlerdir.
Siyasi bir akım olan Komünistliğin yayılmasıyla, Alevi gençlerinin aklına çelen bir zihniyet, Alevi Pirlerinin hakkullah alarak halkı sömürdüğünü yaygara yaptılar. Ezici sistemin yanı sıra sosyalistlerinde Alevi Pirlerini- Dedelerini hedef almaları hem hakkullah gibi önemli ve gerekli işlevi hemde Ehl-i Beyt Yolu olan İslamı başkalaştırmıştır. Alevi yolu buna rağmen kendini sırlamış inanan, ikrar veren canların umut pınarı olmuştur. Hiçbir inanç zorlama ,dayatma,karalama ve yasaklama ile yok edilmez. Bu zihniyettekiler özgürlük,bağımsızlık, eşitlik, adalet, propagandası yaparak Alevi- Kızılbaşların haklarını çiğnediklerini, İnançlarına hakaret ettiklerini görmezlikten geldiler. Bazı kınalı kekliklerde bu düzenbazların yalanlarına kandılar.
Alevi-Kızılbaşların kente göçmeleri bir çok sorunu beraberinde getirmiştir. Halk ile iç içe yaşayan Dedelerde birçok sorunlarla karşılaştılar. Asimile olan, yozlaşan , yoldan uzaklaşan,bazı zıt düşüncelerin esiri olan talipleri ile cem yapmak çok zordu. Okuyan Alevi çocuklarının bir çoğu almış olduğu öğretim ve eğitim sonunun da kendi inancına yabancılaşmış karşı çıkar olmuşlardır. Yoksulluğun, kimsesizliğin,dışlanmışlığın katmerlisiyle boğuşan Alevi Dedeleri ve çocukları geçim derdine düşmüşler, yolla ilgilenmemişlerdir. Taliplerinden gerekli saygı,hürmet,itikat,edep erkan yol coşkusunu görmemişler. Bunun sonucu talip ile Dedelerin bağı muhabbeti kopmuştur. Gecekondu semtlerinde nadiren bazı Ocak Dedeleri Cem yapmış Oniki imamın yolunu unutturmadan bu günlere getirmişlerdir. 1990’lardan sonra şehirlerde hareketlenen Alevilik erozyona uğramış bir biçiminde yeniden şekillenmiştir. İnancın içerisi boşaltılmış laiklik adına birçok değerini yitirmiştir. Hakkullah alan Dedeler kınanır,küçümsenir bir vaziyette karşı karşıya kalmıştır.
Büyük şehirlerde yapılan Cemevleri bu boşluğu dolduramamış aksine yeni yaralar açmış iç asimilasyonu, yozlaşmayı getirmiştir. Alevi Yolu’nun gelecek kuşaklara öğretilmesi için hakkkullahın ehemmiyeti büyüktür. Hakkullah olmadan Aleviliğin günümüz şartlarında ayakta kalması olanaksız görünüyor. Diyanet işleri devlet bütçesinden milyarlarca ödenek alıyor. Alevi inancında ki 25 milyon insan bu bütçeden faydalanamıyor. Sosyal yaşam kaçınılmazdır. Ekonomi bağımsızlığını kazanmayan toplumların yaşamları güçleştiği gibi inançsal ve kültürel değerlerini yaşatmaları da zordur.
Devlet yöneticileri geçmişten ders almayı ve geleceği şekillendirmeyi bilmelidir. Ehl-i Beyt evladlarına gerekli olan saygı ve hürmeti kanun çerçevesinde belirlemelidir. Alevi Dedeleri bir toplumun kanat önderi olduğu için var olan devlet yönetimi ne tarz olursa olsun kabullenmelidir.Alevi Dedelerini görmemezlikten gelen devlet sistemini kabul etmemiz inancımızda çelişir.
Son günlerde Alevi Dedelerine maaş verilmesi dillendirilmiş ama bir sürü tuzak ve hilelerle donatılmıştır. Bu durumu Alevi Ocaklarının Dedeleri ile değil de alakasız insanlarla masaya yatırmaları konunun detayından bihaber olduklarının izahıdır. Alevi Dedeleri düşkün talibin hakkullahını almadığı gibi inancını ve kendisini yok sayan devletin maaşını da almayacaktır. Burada ki niyet çok önemli…
Ali Baba Sultan Ocağı postnişini olarak hakkullah hakkında gerekli araştırmayı, açıklamayı izah ettim. Bu bir temenli değil, Allahü Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de müminlere İlahi bir emiridir. İnanmaktan, bilmekten,öğrenmekten ziyade iman etmek gerekir. Yolumuza,erkanımıza,rehberimize,pirimize,musahibimize sahip çıkalım ,hakkullahlarımızı verelim. Farklı kültürlerin, medeniyetlerin çarpıştığı bu devirde daha da önem arz etmektedir. ‘’Gerçeğe Hü’’