UMUT: NE KADAR, NEREYE KADAR?
UMUT: NE KADAR, NEREYE KADAR?
İnsanlar varlıklarını denge ve uyum içinde sürdürmek amacındadır. Bu amaç dile getirilmese de, tüm çabaları bunun içindir. Çalışmaları bunun içindir, bunun için yerler içerler, bunun için uyurlar, bunun için hareket ederler, bunun için diğer insanlarla etkileşime girerler, bunun için kültürel etkinliklerde bulunurlar…
İnsanların var olmaları ve varlıklarını sürdürebilmeleri için bedensel, ruhsal, toplumsal gereksinmelerinin zamanında uygun biçimde karşılanması gerekir. Bu durum bilinen bir gerçektir. Oysa insanları ayakta tutan, onları ruhsal yönden besleyen, onları dirençli yapan, mücadele azmi veren bir başka duygu ve düşünce vardır: Umut.
İnsanlar ve toplumlar umutla ilgili çeşitli görüşler ortaya koymuşlardır. Kimileri umuda çok önemli nitelikler yüklemiş, sanki umudu kutsamıştır. Kimileri ki, bunlar çok daha azdır, umuda yukarıdaki nitelikleri yüklemedikleri gibi, olumsuz bir duygu ve düşünce olarak görmüştür.
Umudun olumlu özellikleri çeşitli atasözleri ve özdeyişlerde yer almıştır:
“Çıkmadık candan umut kesilmez.” Türk Atasözü
“Umuda sahip olmalıyız, yoksa açlıktan ölürüz.” Pearl S. Buck
“Umut etmek, mutlu olmak demektir.” Alain
“Hayatta bize üç şey mutluluk verir: Yapacak bir şey, sevecek birisi ve umut edecek bir şey.” Joseph Addison
“Büyük umutlar, büyük adamlar yaratır.” Thomas Fuller
“Umut, en son kaybedilen şeydir.” İtalyan Atasözü
“Umut, yaşam boyu sürüp ölümle sona erer.” George Bernard Shaw
Bu tür atasözleri ve özdeyişlere çok sayıda örnek verilebilir. Bunlar genel olarak umudun ne kadar olumlu ve ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. O kadar ki, umut kaybolduğunda yaşamın da sona ereceği, en son kaybedilen şey olduğu düşünülmektedir. İnsanlar ölüm döşeğindeyken bile yaşama umudunu sürdürür. Hiç umut kalmayınca, insanda her şeyin bittiği duygu ve düşüncesi gelişir; intihar girişimi ortaya çıkabilir. Umudun birçok olumlu özelliğinin yanı sıra, başarıya ulaşmada da ne kadar önemli olduğu belirtilmiştir.
Umudun insanları kandıran, onları bir düş kurmaya yönelten, olumsuz niteliklere sahip bir duygu ve düşünce olduğunu öne sürenler de vardır:
“Umut sadece eziyetin süresini artırır.” Friedrich Nietzsche
“Umut, fakirin ekmeğidir.” Thales Miletus
“Ne bir gemi ne de bir hayat, tek bir umuda bağlanmamalıdır.” Epictetos
Umudun olumsuzluğuyla ilgili görüşler ve özdeyişler görece çok daha azdır. Bunlar umudun niteliklerinin abartılmamasının, gerçek değerinin görülmesinin, olumsuz yönlerinin göz ardı edilmemesinin gerektiği biçiminde değerlendirilebilir. Bu tür bakış açısı görece gerçekçi bir bakış açısıdır, fakat kötümser bir bakış açısı.
Umutlu olalım, olumlu niteliklerini görelim; bu kadarı yeter mi? Elbette yetmez. Çünkü umutla ilgili şeyin gerçekleşebilmesi için eyleme geçecek olan insandır. Umut bir başlangıçtır, onun yardımıyla ayakta duracak olan insandır. İnsandır olumsuzu olumluya çevirecek, insandır umudu gerçekleştirecek. Umut insana yaşam verirken, insan da umuda yaşam verecektir. Bunu açık biçimde aşağıdaki özdeyişlerde görebiliriz:
“Ya ümit sizsiniz, ya ümitsizsiniz.” Behçet Necatigil
“Yaşamda umutsuz durumlar yoktur, sadece umutsuzluk besleyen insanlar vardır.” Clara Booth
Yaşamak için, ayakta kalmak için, mutlu olmak için, başarmak için umudumuzu yitirmeyelim. Unutmayalım ki, güç bizdedir. Burada önemli olan, umut ederken gerçeklerden uzaklaşmamak, her şeyi umut etmeye bırakmamak, bunun gereklerini yerine getirmektir.