Dolar 35,2791
Euro 36,7348
Altın 2.979,44
BİST 10.011,75
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sivas 5 °C
Hafif Yağmurlu

Ankara çiçeği

16.08.2021
305
A+
A-

Ankara çiçeği

 

Ankara…. Türkiye’nin ana- karası. İklimi sert, tiftik keçisinin tüyleri yumuşak. Ankara kadife eldivenli Çelik yumruk.  Ankara, Türkiye’nin kalbi. Ankara Payitaht İstanbul’u fetheden komutanın müjdecisinin yattığı toprak. Ankara, istiklal marşının yazanın istiragâhtı. Ankara, Türkiye’nin ilk ve son reisi Muhsin’in uyuduğu mekân. Ankara gönül yarası. Ankara, hicran şehri.

Ankara’da mazbut, Ankara’da sakin bir aile. Kuaför anne dört çocuğunu büyütmek için, saç taramış, baş boyamış. Onlardan Allah’ın ihsan ettiği oğul Ali İhsan büyümüş, serpilmiş delikanlımı delikanlı bir genç olmuş. Bıyıklar kaytan, ten buğday, alnı geniş saçlar gürmü gür. Kazanmış Erzurum Atatürk üniversitesi işletme fakültesini. Erzurum İbrahim hakkı hazretlerinin şehri. Erzurum nene hatunları yetiştiren belde. Erzurum, kış, Erzurum boran, Erzurum soğuk. Ali İhsan için bu kışın bu kıyametin ne hükmü, içi vatan, içi millet, için ezan, içi İstiklal marşıyla yanıyor. Dışı serin içi mahşerdir, Ali İhsan’ın. Kendi meşrebinden olanlarla buluştu Erzurum’da, üşür mü hiç, yanık yürekli Ankara keçisi. Ali ihsan inat etti, sevdi vatanı, inadına âşık oldu ay-Yıldız’a. Bir türkü tutturduğu yüreğinin başına; “çırpınırdı Karadeniz.” Kimleri tanımadı ki Ankara yüzlü bu genç. Kimiyle yemekhanede kimiyle yatakhanede kimiyle dershanede. Hepsiyle bir anısı hepsiyle bir hatırası var. Hatta ilk aşkını da burada bulmuştu. Görüp te onun sevdalı ruhunu anlamayacak kimse yoktu. Olmadı vuslat, olmadı kısmet. Buna rağmen yıkılmadı dik durdu. İşte ilk tanıştığı bir arkadaşından, Ali “Ali İhsan ile tanışmamız 1976 yılı Ekimin de Kız yurdunda yemek yedikten sonra kaldığım 4.yurda giderken arkamdan seslenerek aynı sınıfta okuyor aynı yurtta kalıyoruz gel tanışalım diyerek tanışmamıza vesile olmuştu.

Tanışmamızın peşinden aynı yurtta kalan Ülkü, Kenan, Ali, öğrencilik günlerinde sağlıklı beslenelim diye yurt odasında kahvaltı yapar akşam yemeklerimizi yerdik yaptığımız görev bölümünde Ülkü ye aşçılık bana bulaşıkçılık Ali ye ise alışveriş görevini vermiş idik.

Genelde Ali ihsan arkadaşımız dönem içinde Ankara da bulunur sınav dönemlerinde Erzurum a gelirdi yıl içinde tuttuğumuz notlar ve eski sınavlarda çıkan soruları biriktirmek ve kendisine vermeyi bir görev edinmiştim.

Dönem başı ve sınavlara gelirken Ankara Aydınlık evlerdeki evinde buluşur sonra birlikte yolculuk ederdik. Bir seferinde Tren ile gidelim diyerek tiren biletlerini almış idi. biz yolculuğa başladık. Ali ihsan her durakta iner ve tren hareket ettikten sonra trene atlar idi tabiî ki bende kızardım. Ancak Erzincan molasından sonra koluma girdi ve trene binmemi önledi, ta ki ben tren çok hızlandı binemeyeceğim diyene kadar bunu söyledikten sonra beni bırakması ile gelen ilk vagonun kol tutacağına sıkıca kavradım. Ancak ayak basılan yerden ayağım kaydı bunu gören kondüktör treni durdurdu. Benden sonraki vagona atlamayı başaran Ali İhsan ile Benim rengimiz atmış şekilde kompartımana geçerek oturduk.

Beraber bulunduğumuz anlarda devamlı muzırlık yapar bizleri neşelendirirdi. Zaman zaman da bizlere Ülkü ile şarkılar söyler idi.

Daha sonraki seneler aynı yurtta kalmaya başladığımız İmdat abi, Salih, Alaaddin ile gurubumuz daha kalabalıklaşmıştı. Hep beraber öğlen yemeğini yer ve topluca kampus içindeki kordon boyu dediğimiz yolda öğlen ve akşam bir tur atardık. Bu bizde bir gelenek halini almış idi”. Ali’nin bir diğer can arkadaşının anlattıkları çok daha etkileyici; Ali Hakkı’nda yazılacak çok şey var yaz deyince ne yazacağımı unutuyorum ama unutamayacağım bir olay benim rahmetli olan bir çocuğum ile ilgili; seninle birlikte askerdik hatırlar mısın bilmem yedek subay okulundan sonra çocuğum hasta oldu ve Hacettepe’ye sevk edildi ben direk Ankara’ya gidince eşimde Kardeşi ile birlikte çocuğu Ankara’ya getirdiler ve biz bir otele yerleştikten sonra Ali’yi aradım, kaldığımız otelin adını verdim sonrada hastahaneye geçtik. Geri döndüğümde Ali otelde hesabı kapatmış ve bizi bekliyordu haydi toplanın gidiyoruz eve annem sizi bekliyor dedi biz gitmemek için binbir bahanede bulunduk ama nafile bizi aldı ve eve götürdü. Rahmetli annesini ben önceden tanıyordum harika bir insandı. Zaten Ali’de daha ziyade ona benziyor. Ben ve eşim her gün hastahaneye gidip geliyorduk. İnan 5 yıldızlı otelde konaklamış gibi bir ortam hazırlanmıştı bize, bu durum hastalık ve hastahane ortamının verdiği stresi unutmuş gibiydik. Hele Ali’nin ağlamasın diye Gamze kızım için yaptığı gitar şovları bir başkaydı. Rahmetli annesinin kızım ve eşime gösterdiği ilgiyi unutmak mümkün mü? Rabbim bu vesileyle hatırladığım annesini, güzel kızımız Zeynep’i ve tüm yakınlarımızı nur içerisinde yatırsın.

Sanırım Ali İhsan ile ilgili anlattığım bu olay onun ne kadar arkadaş canlısı duygulu, kibar, fedakârlık gerektiğinde kendisini senin için bin bir zahmete sokabilen son derece karakteri düzgün bir arkadaş olduğunu anlatmaya yeterlidir diye düşünüyorum.

Ali ilk iki yıl derslere devam etti. Sonraki yıllarda geçimini sağlamak için Ankara’ya döndü ve müşavirlik yapmaya başladı. Hayat mücadelesi böylece başladı. Hem okudu hem çalıştı. Sınav dönemlerinde fakülteye gelen Ali’ye bütün arkadaşlar kaynaklarını verirdi ve oda yavaş yavaş tek tek sınavlarını verirdi. Sonunda bütün derslere giren Metin’den dahi önce mezun oldu.

Ali asil bir ailenin kızı Asiye ile karşılaştığında, onunla evleneceğini damarlarında his etmişti. İki kızları oldu. Birine hep dik dursun diye Elif diğerine Başak Başak sevgi bitsin yüreğinde diye Zeynep Başak koydu. Elif’te Başak’ta adil bir dünyada dik durmak ve Başak Başak adalet dağıtmak için hukuk fakültesinde okumaya başladılar. Biliyor musunuz cenaze töreninde Elif, adalet önünde dik dururken, Başak yatmıştı ki üzerinde adalet çiçekleri “Ankara Çiçeği” açsın. Sonra Ali Börnük’te bir bahçe aldı. Sırf Elif ve Başak doğayı, sırf hayvanları, sırf insanları sevsin diye. Börnükte, Elif’in sarı saçları sonbaharın yapraklarına benzerken Bahar’ın yeşil yaprakları, Başak’a benziyordu. Ali doğanın her renk değişmesinde iki yavrusunun Nasıl büyüdüklerini görüyordu. Hatta sınıf arkadaşı Ufuk Börnük’e gelince Zeynep Başak’ı kendi kızını görmüş gibi onu koklardı. Canan kızını sırf Başak orada hadi sende gel diyerek çadır eve götürürdü. Recep ki bizim sınıfın en kıyımlı Adamı, sınıf arkadaşlarının çocuklarıyla kendi kızlarını arkadaş etmiş, dostluğunu Kocaman yapmış ama Başak’ın tabudunun başında ağlarken ufalmış, ufalmıştı. Börnük’te her kim Başak’ın gözüne baksa, bazen papatya bazen sümbül bazen zambak bazen kasımpatı bazen Gül başakları görürlerdi. Başak babasının çadırları arasında gezerken yürürken bir ceylan bir Ahu bir tavşan geliyor sanılırdı. Şimdi Börnük’te çiçekler öksüz, şimdi Börnük’te kuşlar dilsiz şimdi Börnük’te Ceylan’lar yetim. Ya şimdi biz gidersek Börnüğü sorarlarsa Zeynep Başak niye gelmiyor, ne diyeceğiz beyler, ne diyeceğiz? Akşam güneşi batarken Ali gitarın tellerinde parmaklarını, Başak’ın saçlarının teline dokunuyor gibi onlara dokunacak. Tellerin nameleri Başak’a sarılıp ona ninni söyleyecek; uyu yavrum yine sabah oluyor.

Ali, Zeynep’i karadutum, çatalkaram diye severdi ama Başak Babasına baba beni “Ankara çiçeğim” diye “narçiçeğim” diye sev derdi. Ali’de öyle severdi. Ali’nin Ankara çiçeğini kopardılar, Ali şimdi kimi sevecek. Hüzün, hançer gibi yüreğine saplandı ve bir daha çıkmadı. Çayın akarsuya döndüğü, ağacın meyve çağına geldiği, hayatın serpilip gelişen anında, çayı kuruttular, ağacı kestiler, hayatı durdurdular. Her şey bu dramı kendi içinde yaşıyor, Başak, bil bunu.

Zeynep, gözyaşı Damla damla sel oldu, tane tane Başak oldu, gonca oldu gül oldu ve sen ebediyete kadar rahat uyuyasın diye Mezar toprağına serildi.. Şimdi baban elinde gitarı ile her akşam zeytin karası gözlerine bakarak: “elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak” şarkısını söylüyor. Her bulut parça parça dalga dalga Karadeniz sanki dinliyor babanı. Baban dün bana dedi ki, o dünyada kirlenmeyecek kadar temizdi ve devam etti, içimde kıyametler kopsa da kızım, sen şehit oldun, ben bahar oldum, hem öyle bir bahar ki Başak olurum, Çiçek olurum her kışın ardından, söz sana kızım, söz. Bir umudum var kızım, ben unutulacağım ama sen yarine adını çizdin, adını yazdın, noktalarla hatlarla. Sustuğum yerden sana, özlediğim yerden sana, bestelerimle, şiirlerimle gitarımla sarılıyorum, güzel kızım. Bu dünyadaki ömrün, küçücük yüreğin kadarmış, miniminnacıkmış.

Başak’ın tabutu başında ağlarken annesi hem südüm hem gözyaşım helal olsun yavrum, helal olsun. Ne Mutlu sana ki beni şehit anası yaptın. İmam efendi Zeynep Başak Gürsoy kadın niyetine cenaze namazına durunca, anne Asiye aşkım diye feryat etti ya, işte o kızım, Hakkı’m helal olsun demekti. Annesi onu dedi ya, bütün cemaat ağladı biliyor musunuz, ağladı. Başak babasına “baba ben ölürsem mezarımı yol üstüne kazsınlar ki yar gelip geçerken belki bana can gelir” derdi. Mezarında yol üstünde, yârin de yol üstünde Başak, yârin de. Başak, üşüme emi, yağmur ellerine yağsın, ışık olsun, güneş olsun. Şimdi biz hepimiz, babanın sınıf arkadaşları olarak, uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında, kabristan otağında. Başak iğde kokusunu mu seversin yoksa ıhlamur mu? Bilemedik yoksa baş ve ayakucuna onlardan getirip dikecektik. Tamam, buldum, başucuna iğde ağacı, ayakucuna ıhlamur ağacı dikelim ki, kokuları sarsın sarmalasın seni.

 

YAZARIN SON YAZILARI
26 Temmuz 2022
14 Haziran 2021
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.