Dolar 35,3350
Euro 36,4907
Altın 3.038,06
BİST 10.000,72
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sivas 7 °C
Az Bulutlu

Kendime Mektup

08.01.2025
22
A+
A-
Kendime Mektup

Sevgili Zekai
Bu mektubu, içimde yankılanan en derin sessizlikle yazıyorum. Yılların ağırlığını omuzlarımda taşırken, zamanın beni yoğurduğu şekli seyrediyorum. Ellerimde biriken çizgiler, kalbimde biriken yalnızlıklar… Hepsi birer hatıra, birer iz. Bir insanın varoluşunun sessiz tanıkları. Bu mektubu sana, geçmişin gölgeleriyle çevrelenmiş bir geceden yazıyorum. Yıllar, hayatın omuzlarıma işlediği çizgiler gibi ellerimde duruyor. Her bir çizgi, yaşanmış bir anı, bir tebessüm ya da gözyaşıdır. Her biri, bir yolculuğun izidir. Bugün, geçmişime ve geleceğime aynı anda bakarken, içimde büyüyen bir sessizliği fark ediyorum. O sessizlik, yalnızlığımın bir tezahürü. Ve yalnızlık, sevgili dostum, seninle geçen her anın en sadık tanığı.
Ocak 1959’da açtığım gözler, kim bilir kaç kere gökyüzüne baktı, kaç kere bir yağmur damlasını izledi. O günlerden bugüne, karanlığın içinde bir kıvılcım arayarak yürüdüm. Yalnızlığım, bazen bir uçurum kenarında titreyen bir yaprak gibiydi; bazen bir denizin ortasında yolunu bulan bir gemi. Ama hep benimleydi. Hep benim özüm, benim kaderim oldu.
Ocak 5, 1959… O gün, dünyaya açtığım gözler, kim bilir ne hayaller görmüştü. Hayatın ilk ışıkları yüzüme vururken, hiçbir şey bilmeden, ama her şeyi hissetmeye hazır bir kalp taşıyordum. Şimdi, üzerinden geçen onca yıldan sonra, o günkü masumiyetin izlerini hâlâ içimde buluyorum. Ne kadar uzağa gitmiş olursam olayım, o çocuk hâlâ benimle. Ancak o günlerden bugüne, büyümek dediğimiz şeyin yalnızlıkla yoğrulan bir sanat olduğunu öğrendim.
Bugün, 5 Ocak 1959’un yıldönümü… Sessiz bir sabahın doğuşuyla dünyaya “merhaba” dediğin, hayat yolculuğuna ilk adımını attığın o eşsiz günün hatırası… Senin, varoluşun ilk nefesini alarak bu dünyayı kucakladığın o gün, şimdi uzak bir yıldız gibi göz kırpıyor geçmişin sonsuzluğundan. Bugün, kendine dönüp bakma, özlemle sarılma ve sevgiyle anma günün. Bugün, senin yeniden var olma günün.
Bugün, kendime dönüp baktığımda, gözlerimde bir parıltı görüyorum. Belki bir umudun yankısı, belki geçmişten bir ışık. Ama ne olursa olsun, bir yıldız gibi içimde parlayan o küçük kıvılcım hâlâ var. O kıvılcımı büyüten, kaygılardan arınmış gecelerdi. Sessizliğin dilini öğrendiğim yalnız sabahlardı. Zamanın ne kadar da acımasız bir yolcu olduğunu fark ediyorum şimdi. O ilk çığlığından bugüne dek yaşanan sayısız an, göz açıp kapayıncaya kadar akıp geçti. Ama zamanın bu hızında dahi kalbinin sıcaklığını, ruhunun derinliğini kaybetmedin. Hayat seni sınadı, yoğurdu, kimi zaman yordu. Ama her defasında yeniden ayağa kalkmayı, ışığını hiç sönmeyecek bir meşale gibi taşımayı bildin. İşte bu mektup, o meşaleye, o sönmeyen ateşe bir övgü olsun.
Bugün sana çocukluğundan bahsetmek istiyorum. O günlerdeki saf, masum neşeni, küçücük şeylere duyduğun büyük hayranlığı hatırlıyor musun? Bir kelebeğin kanat çırpışında, gökyüzüne süzülen bir uçurtmanın ipinde, yağmur sonrası toprağın kokusunda bulduğun o tarifsiz mutluluğu? O masum çocuk, hâlâ içinde yaşıyor. Büyümek onu biraz köşeye çekmiş, biraz susturmuş olabilir; ama inan bana, o hâlâ orada. Ellerini uzattığında, gökyüzüne baktığında, kalbinin derinliklerinde yankılanan o sesi duyabilirsin.
Bugün sevginin gücünü hatırla. Hayatına giren her insan, her anı, her hüzün, seni bir bütün haline getirdi. Ailenin sıcaklığı, dostlarının yoldaşlığı, sevdiklerinin varlığı… Onlar hayatını süsleyen yıldızlar gibi parladı. Ama belki de en büyük sevgiyi, kendine olan sevgiyle tanıdın. Her düştüğünde kendine uzattığın eli, her başarında kendini omuzladığın o gücü unutma. İşte o sevgi, seni ayakta tutan temel taşın oldu.
Şimdi bir an dur ve bugünü hisset. Hayatın senin ellerinden akarken ne kadar güzel olduğunu fark et. Geçmişin hatıralarına özlemle dokun, ama geleceğe umutla bakmayı da unutma. Hayat bir dizi kavuşma ve ayrılıktan ibaret olsa da, her anı biricik ve seninle anlamlı. Bugün, yalnızca bir yıl daha eskidiğin bir gün değil; aynı zamanda bir yıl daha bilgeleştiğin, sevginin, özlemin ve umudun kıymetini daha iyi anladığın bir gün.
Sevgili kendim, hayat seni yalnızlıkla da tanıştırdı. Bazı yolları tek başına yürüdün, bazı anılarda yalnız başına kayboldun. Ama unutma, yalnızlık bazen en sadık dosttur. Sana kendini tanıma fırsatı sunar, içindeki o derin okyanusun sırlarını fısıldar. Kendi kalbine yolculuk etmeyi öğrenmek, hayatın sana verdiği en büyük hediyelerden biri değil midir? Bugün geçmişin o yalnız gecelerine bir teşekkür gönder. Çünkü o geceler seni daha güçlü, daha bilge ve daha sevgi dolu bir insan yaptı. Yalnızlık… Ne garip bir kelime. İlk duyduğumda korkutucu gelirdi. İnsan, yalnızlıkla baş başa kalmaktan çekinir. Ama sonra anladım ki, yalnızlık sadece bir boşluk değildir. O, aslında kendinle tanışmanın, kendine dönmenin bir yoludur. Ben yalnızlığı bir zindan değil, bir cami gibi gördüm. Kendi içimde bir mabed inşa ettim. Orada dualar ettim, sessizlikle konuştum, kendi iç sesimi duydum.
Ey yalnızlık,
Sen ki her insanın kaderinde gizli bir sır,
Bana hep sadık kalan dostum,
Ne zaman gölgeler uzasa,
Ne zaman kalabalıklar içinde kaybolsam,
Sen hep yanıma geldin.
Ey yalnızlık,
Sen ki beni ben yapan derin nehir,
Kimi zaman suskun bir dost,
Kimi zaman bir iç çekiş gibi doludizgin bir fırtına…
Beni en iyi sen anlarsın.
Düşerken, kalkarken, her şeye rağmen yürürken,
Bir tek sen vardın yanımda.
Biliyor musun? Yalnızlık, kalabalıklardan kaçmanın bir yolu değildir. O, kendinle bir olmaktır. İnsanın kendi içindeki derinliği fark etmesidir. Dış dünyanın gürültüsü ne kadar yükselse de, içindeki sessizliği bir fener gibi taşımaktır. Ve ben, yıllar içinde bu feneri taşımayı öğrendim. Zor oldu, evet. Ama her adımda, her yalnız gecede, kendime bir adım daha yaklaştım.
Şimdi, geçmişime baktığımda, tüm hatıralarımı bir hazine sandığında saklıyorum. Çocukluğumun masum kahkahaları, gençliğimin heyecan dolu rüzgarları, yetişkinliğimin yükleri ve hayal kırıklıkları… Hepsi benim bir parçam. Bazen pişmanlık duyduğum anlar da var. Bazen keşke dediğim anlar. Ama biliyorum ki, her biri beni ben yaptı. Her biri, bugün burada, bu satırları yazan insanı şekillendirdi.
Şimdi buradayım, yıllarımı ardımda bırakırken. Elimde kalan bir avuç anı, bir avuç kelime, bir avuç yaşanmışlık… Ama en çok da kendim. Zaman beni eskitemedi. Aksine, her çiziği bir desen, her yarayı bir anlam haline getirdi.
Bugün kendime bir söz vermek istiyorum: Geçmişin ağırlığıyla değil, güzellikleriyle yaşayacağım. Her kaybın bana kattığı öğretiyi seveceğim. Yalnızlığımı bir eksiklik değil, bir şiir gibi göreceğim. Çünkü yalnızlık, insana kendini tanıma şansı verir. Ve ben, kendimi tanıdığım her an, daha güçlü oldum.
Sevgili Ben,
Hayatta her şey geçiyor. Sevinçler, üzüntüler, insanlar… Ama insanın kendisiyle kurduğu bağ hep kalıyor. O bağa sahip çık. O bağı kuvvetlendir. Bugün, bu satırları yazarken, yıldızlara bak ve hatırla: Sen de bir yıldızsın. Gökyüzünün karanlığında parlayan bir ışık gibi, yalnızlığın içinde de bir anlam ve güzellik taşıyorsun.
Zamanın hızı bizi bazen unuttursa da, hayatın her anı bir mucize. Ve bu mucize, her nefeste bizimle. Bugün, kendime bu mucize için teşekkür ediyorum. Ve her ne olursa olsun, bu hayatta olmaktan dolayı minnet duyuyorum.
Bugün kendime bir söz vermek istiyorum:
Geçmişin acılarına değil, güzelliklerine yaslanacağım.
Yalnızlığımı bir eksiklik değil, bir şiir gibi göreceğim.
Ve yaşamı, bana hediye edilen en kıymetli şey gibi sarıp sarmalayacağım.
Sevgili Ben,
Bugün yıldızların altında dur ve hatırla:
Bir yıldız asla sadece kendisi için parlamaz.
Gökyüzünün o uçsuz bucaksız yalnızlığında bile,
Diğerlerine yol gösterir, ışığını sunar.
Sen de öylesin.
Kendine şefkatle bak.
Kendine teşekkür et.
Ve her ne olursa olsun, bu yaşamın bir mucize olduğunu unutma.
Ey zaman,
Ne kadar hızlı geçiyorsun,
Ama her anın içimde bir iz bırakıyor.
Yıllar, saçlarıma beyazlar eklerken,
Ruhuma da bilgelik ve derinlik kattı.
Kendine iyi bak, sevgili Ben. Senin gibi bir ruh, bir daha bu dünyaya gelmeyecek.
Sevgili kendim, 5 Ocak 1959’dan bugüne kadar uzanan bu yolculuğun bir parçası olmak ne büyük bir mutluluk! Senin cesaretin, sevgin, umudun her zaman benim ilham kaynağım oldu. Hayatın en karanlık anlarında bile, kalbinin ışığıyla aydınlandım. Bu mektubu yazarken hissettiğim duygular, bir gökyüzünün altına yayılan yıldızlar gibi içimde parlıyor.
Bugün senin günün, sevgili kendim. Kendine sarıl, geçmişe teşekkür et, geleceğe umutla bak. Ve unutma, sen bu dünyaya yalnızca nefes almak için gelmedin. Senin varlığın, bu dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için. İyi ki doğdun, iyi ki varsın.
Her zaman seninle,
Kendine duyduğun sevgiyle yazılmış bu satırların sonsuz yankısı…
İmza
Ben

05/01/2025

YAZARIN SON YAZILARI
26 Temmuz 2022
16 Ağustos 2021
14 Haziran 2021
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.