ÇİFTÇİ SAYISI % 50 AZALDI
ÇİFTÇİ SAYISI % 50 AZALDI
Bir ülkenin gıda üretiminde kendi kendine yetiyor olması aslında dünyaya bir mesajdır.
Bir gelişmişlik, bir güç ifadesidir.
TÜİK her ne kadar enflasyon hesabında halk nazarında güven kaybeden bir kurum olsa da bir realiteyi sizlere anlatabilmek için onların istatistik araştırmalarına müracaat edeceğim.
TÜİK verilerine göre ülkemizde üretim miktarlarının 2021 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 62,7 milyon ton, sebzelerde 31,1 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 24,7 milyon ton olarak gerçekleşmiş olduğu tahmin edildi.
Geçtiğimiz yıl, 2020 de buğday üretimi 20,5 milyon ton, arpa üretimi 8,3 milyon ton, dane mısır üretimi 6,5 milyon ton, yulaf üretimi yaklaşık 314,5 bin ton olmuştu.
2012-13 sezonunda Türkiye 20,1 milyon ton buğday üretirken Rusya 37,7 milyon ton üretmekteydi. 2020-21 sezonunda ise biz yerimizde sayarak 20,5 milyon ton da kalırken, Rusya 85,9 milyon tona ulaştı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verileri aslında problemin kaynaklarına ilişkin önemli bilgiler sağlıyor.
Tarım alanları da son 18 senede yüzde 12,3 düştü. Sebze bahçeleri alanı ise aynı dönemde yüzde yaklaşık 15 küçüldü.
Aynı zamanda daha vahim bir durum ile karşılaşmaktayız. İnsanımız köyden, tarladan, çiftçilikten kaçıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, Türkiye’de 2009 yılında 1 milyon 16 bin 692 çiftçi varken, bu sayı 2021’in Haziran ayı itibarıyla 541 bin 346’ya düştü.
Yani çiftçinin %50 si ekip biçmekten vazgeçmiş, hatta köyünü terk etmiş.
Köyden kaçış babadan evlada geçen tarım tecrübesinin yok olması anlamına gelmektedir. Şu anda tarım ile uğraşanların yaş ortalaması 55 civarında. Bu ciddi bir sorundur.
Gençler tarlada çalışmayı, köyde yaşamayı bırakın Türkiye de dahi kalmak istemiyor.
Yapılan araştırmalar gençlerin %75 ‘inin yurt dışında çalışmak istediği % 60-65’ inin ise oraya yerleşmek istediğini gösteriyor.
Ülkemize akın akın gelen Afganlıların, Suriyelilerin, Afrika kökenlilerin buraya yerleşmelerini ise hala anlayabilmiş değilim.
Yetkililerimizin sınırlarımızı onlara açmasını ise düşündürücü buluyorum.
Efendim biz açmadık, engelleyemiyoruz…
Sayın yetkililer 7-8 milyondan bahsediyorum. 5-10 bin kişi değil. Bu acziyet ifadelerini bırakın.
Efendim Muhacir… Ensar…
Cevap veriyorum: yemiyoruz o salatayı.
Köylerde hayvancılık ile uğraşanların çoban olarak Afganlıları tercih etmesi biraz düşündürücü değil mi? Bir süre sonra bu insanların hayvancılık sahamızı ellerine geçirme ihtimali yok mu?
Türkiye tarım alanında dünya da kendi kendine yetebilen bir ülke iken bugün buğday başta olmak üzere birçok tarım ürününü ithal etmektedir. Bu da yetmiyor iş gücünü de ülkemize yerleşen göçmenler ile takviye edebilmektedir.
Bu ciddi bir tehlikedir.
Ülkemizde tarım rekoltemiz düşmekte, tarım arazilerimiz ve çiftçi sayımız azalmaktadır. Tarım ile uğraşan insanımız ihtiyarlamaktadır.
Bu olumsuzluklara rağmen direnen çiftçilerimiz kuraklıkla, artan maliyetlerle mücadele etmektedir. Gerekli desteği alamayan çiftçi zarar etmektedir. Çiftçi Tarım kredi kooperatifleri, Ziraat Bankası başta olmak üzere kredi kullandığı kurumlar tarafından kıskaç altına alınmıştır. Traktörleri, hayvanları, tarlaları haciz ile karşı karşıyadır.
Seslerini kimseye duyuramıyorlar.
Tarım ülkemizin beka meselesidir.
Hatırlatmak istedik.
Selam ve dua ile.