Türklerin müslümanlaşması ve Ahmet Yesevi (2)
Türklerin müslümanlaşması ve Ahmet Yesevi (2)
Türklerin büyük topluluklar halinde Müslümanlaşması 9. yüzyılın başında gerçekleşti. Tarihler o günlerde Orta Asya Türkleri arasında 200.000 çadır halkının Müslüman olduğunu yazıyor. Peki ne olmuştur o günlerde?..
Bu bahiste değerli bilgin Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Hallâc-ı Mansûr ve Eseri” adlı kitabından alıntılar yapmak isterim. Sahife 72 ve devamı…
“Louis Gardet bu yolculukları (Mansûr’un Türk ve Hint İllerinde yolculukları)” değerlendirirken şöyle diyor: “Hinduları ve Türkleri İslâm’a sokmaya çalışan ilk Müslüman, Hallac’dır. Hallâc 5 yıllık bir süreyi Türk illerini dolaşıp Türk insanının bağlı olduğu imana kazandırma faaliyeti sergilemiştir. Massignon’ın dikkat çektiği gibi, Hallâc, Türklerle çok erken zamanlardan itibaren ilgilenmiştir. Bu ırk onun daha ilk zamanlarda dikkatini çekmiştir. Onun tahsil ve faaliyet merkezi olan Basra ve Vasıt’ta Müslümanlaşmış Türkler vardı. Hallâc’ın 281 den itibaren Bağdat’da dostluk kurduğu Şibli, Halife Mutasım’ın koruma görevini üstlenen Türk grubun çocuklarındandı. Hallâc Türk ırkının İslâm’a girmesini hazırlayan bir numaralı misyonun sahibi olmanın yanında bu ırkın Müslümanlığı tasavvuf penceresinden seyretmesinin de tartışmasız lideridir. O, patika yolları yıllarca adımlayarak, ribat ribat dolaşarak bu ırkın Kur’an dinine kazandırılması için âdeta kozmik bir hizmet verdi. Ve başarılı oldu.”
Evet… Öztürk’ün görüşleri böyle… Biz de bu görüşlere katılıyoruz. Mansûr’un Hallâc değil, Halac Türklerinden olduğunu da ekleyerek… Bugün de İran’da Beyza şehri çevresinde Halacların yaşadığı ve Mansûr’un Beyza’da Tur adlı kasabada doğup büyüdüğünü de hatırlatarak… Bu arada Ceyhun nehri tarihte Türk ve İran devletlerinin tabii sınırı sayılmakla birlikte; İran devletlerinde birçok Türk boyunun, Türk devletlerinde de Fars topluluklarının tarihte de bugün olduğu gibi yaşaya geldiklerini de hatırlatalım. Hatta zaman zaman İran’ı Türk Hakanlarının yönettiklerini Turanda da Fars hükümdarların hüküm sürdüğünü de hatırlamalıyız.
Bizim konumuz Türklerin Müslümanlaşması ve Ahmet Yesevi… Mansûr’dan başladık Ahmet Yesevi’nin Mansûr’la ilgili görüşleriyle konumuzu sürdürelim:
Mansûr bir gün ağladı… Allah’ına yalvarıp… Yürür O’nun aşkında… Gece gündüz sararıp…
Mansûr dedi: “Enel Hakk”… Erenler için doğru… Mollalar der: “Yanlıştır”… Gönlüne kötü alıp…
“Söyleme Enel Hakk’ı; kafir oldun Mansûr”der… “Kur’an içre budur” deyip, öldürdüler taşlayıp…
Bilmediler mollalar, Enel Hakk’ın manasın… Kâl ehline hâl ilmin Hakk görmedi münasip…
Rivayetler yazıldı. O’nun halin bilinmedi. Mansûr gibi evliya!… Koydular dâra asıp…
“Sapıtmış” der mollalar. Şeyh Mansûr öldürüldü. Kafir diye öldürdü üç yüz molla taşlayıp…
Tevbe kıl Hoca Ahmet… olur Hakk’dan inâyet… Yüz bin evliya geçti, sırrı sırra ulaşıp…
Onuncu yüzyılın başında Mansûr ve yüzlerce müridinin ve elbette benzeri şeyhlerin etkileriyle Türkler arasında Müslümanlık yaygınlaştı ve Satuk Buğra bey Müslüman olup Abdülkerim adını da alarak Karahanlı soyunun kurucu Hakan’ı oldu. Karahanlı Devleti Müslüman Türklerin ilk parlak devri oldu: Kaşkarlı Mahmud Divanı Lügatüt Türk’ünü, Yusuf Has Hacip Kutatgu Bilig’ini, Yüğneki Atabetül Hakayık’ını o devirde yazdı. Türklük bilinci yüksekti ve Müslüman dünya’ya o yükseklikten bakılıyordu. Kim bilir daha ne eserler yazıldı ama günümüze intikal etmedi.