Dolar 34,2024
Euro 37,2138
Altın 2.945,73
BİST 8.956,03
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sivas 21 °C
Parçalı Bulutlu

HORASAN’DAN ANADOLU’YA BİN YILLIK YÜRÜYÜŞ

29.08.2024
22
A+
A-

KALKTIK HORASAN’DAN SÖKÜN EYLEDİK

RESULULLAH’IN (SAV) TEMİZ-PAK NESLİ EHL-İ BEYT-İ (AHZAB 33) ve TÜRKLER

 

Ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’ya (SAV) miladi 610 yılında risalet makamı nazil olup, son din İslam’ın insanlığa müjdelendiği andan itibaren başta Orta Doğu coğrafyasında çeşitli insan toplulukları yüce İslam diniyle müşerref olmuştur. Bunlar başlıca Araplar, Acemler ve Kürtlerdir.

Türklerin İslam’la müşerref olmaları ise miladi 10 Muharrem 680 yılında meydana gelen Emevi hanedanından Muaviye oğlu

Yezit’in, Kerbela’da, Resulullah’ın (SAV) temiz ve pak nesli Ehl-i Beyt’ine mensup torunu Hz. Hüseyin (RA) ve efradını şehit etmesiyle tarihe kanlı “Kerbela Katliamı” olarak geçen menfur olay sonrası gelişen bazı tarihsel-sosyolojik olaylardan sonra daha yoğun olarak gerçekleşmeye başlamıştır.

Kanlı Kerbela katliamı sonrası, Emevi otoritesini temsil eden Muaviye oğlu Yezit, Resulullah’ın (SAV) hanedanı Ehl-i Beyt’ini kendisine iktidar alternatifi bir tehdit olarak algılamış ve açıktan bir karşı davranışta bulunamamış ancak günümüz deyimiyle “dışlık” vermeyerek Ehl-i Beyt üyelerinin İslami irşad’da bulunmak üzere değişik coğrafyalara göç etmelerine neden olmuştur. Bu coğrafyalar başlıca Kuzey Afrika, Uzak Doğu Asya ve Orta Asya olmuştur.

Orta Asya’da Türkistan-Horasan bölgesine ulaşan Ehl-i Beyt hanedanı üyeleri, bu coğrafyada Türklerle evlilik yapmış ve Resulullah’ın (SAV) temiz ve pak nesli bu evlilikler sayesinde Türkler arasında da sürmüştür. Örneğin bu evliliklerden birinde, baba Resulullah’ın (SAV) torunu Ehl-i Beyt üyesi ve anne ise Türkmen hatun olup, İbrahim Es Sani hazretleri dünyaya gelmiştir. İbrahim Es Sani hazretleri ise 13. yüzyılda Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında önemli hizmetleri olan Büyük Türk Mutasavvıflarından Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin babasıdır.

Türkistan-Horasan coğrafyasında Resulul- lah’ın (SAV) temiz ve pak nesli Ehl-i Beyt’i vasıtasıyla İslam’la müşerref olan Türkmenlerin, Emevi otoritesinin kendilerine siyasi rakip olarak gördükleri Ehl-i Beyt üyelerine karşı yaptığı bazı yanlış uygulamalar nedeniyle, örneğin İmam Zeynel Abidin (RA) oğlu İmam Zeyd’in (RA) katledilmesi ve Horasan coğrafyasına kaçarak Türklere sığınan oğlu İmam Yahya’nın da (RA) Horasan’da katledilmesi sonucu, Emevi otoritesine karşı olan hoşnutsuzlukları giderek artmıştır.

Böyle bir atmosferde Yüce İslam’la şereflenen Türkmenler 11-13. yüzyıllar arasında Orta Asya’nın çok farklı coğrafik bölgelerinden farklı tasavvufi İslam gruplarını karakterize eden Ocaklar-Obalar halinde başlarında yol-erkan bilen, şifalı ve tıbbi aromatik bitkiler ve diğer doğal yollarla hastalıklara çare üreten ve çoğunlukla “baba, dede, derviş, seyit, şıh, şeyh, pir, halife, sultan, vb.” sıfatlarla anılan Ehl-i Beyt üyelerinden oluşan inanç ve kanaat önderleri ile Anadolu’ya göç etmişlerdir. Günümüzde sayıları 100-120 civarında olan Anadolu Alevi Ocaklarımızın çoğu bu sıfatlarla anılmaktadır. Ocaklar-Obalar göç ederek kondukları yerde hemen İslami irşada yönelik inanç mekânlarını (mescit, zaviye, tekke, dergâh) inşa etmiş ve daha sonra gelen göç dalgasını da bu inanç mekânlarının yanı başına iskân etmiş ve böylece “göç-irşad-iskân-fetih-imar-ihya” mekanizmasıyla “urum diyarı” denilen bu toprakları Türkleştirerek ve İslamlaştırarak Anadolu’ya dönüştürmüşlerdir.

Büyük Türk Mutasavvıflarından Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’nin Kutlu Ocağında Lokman Perende’den dersler alarak yetişen, olgunlaşan Büyük Türk Mutasavvıfı Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli katarı, 13. yüzyıl başlarında bugünkü adıyla Hacıbektaş ilçesi olan Suluca Karahöyük’e geldiğinde aynı mekanizma ile Anadolu’nun Türkleşmesine ve İslamlaşmasına büyük katkıda bulunmuş ve 8 asır önce “Yetmiş iki millete bir gözle bakın” nefesiyle çağları aşarak günümüze gelmiş ve günümüzden de asırlar-milenyumlar sonrası için karanlıklara ışık tutan evrensel manevi yolculuğuna devam etmektedir.

Yukarıda özetlemeye çalışılan iklim çerçeve- sinde İslam’la müşerref olan ve Anadolu’ya ulaşan Türkmen Ocaklarımızın ve Obalarımızın İslam anlayışları şu beş madde etrafında şekillenmiştir.

  1. Resulullah’a (SAV) ve temiz-pak nesli Ehl-i Beyt’ine sevgi, saygı, hürmet,
  2. Yüce Allah’ın Resulullah’a (SAV) gönderdiği son kutsal kitap olan Kuran-ı Kerim ve Resulullah’ın (SAV) hadislerine ve sünnetine bağlılık, saygı, hürmet,
  3. İslam’ın yayılmasında gösterdiği kahramanlıkları, ilmi, adaleti ve cesareti nedeniyle Damadı Resul Ali’ye (KAV) sevgi, saygı, hürmet.
  4. İslam’ın yayılmasında gösterdikleri kahramanlıklar, adaletleri ve basiretleri nedeniyle Dört Raşid Halife’ye (Hulefa-yı Raşidin) sevgi, saygı, hürmet.
  5. Kerbela’da şehit edilen Resulullah’ın torunu Hz. Hüseyin’in (RA) şehadetini yâd etmek, Kerbela’da çektiği eziyetleri saygıyla 

    Günümüzde Anadolu Türkmeni’nin bir kısmının İslam algısında, yukarıda anılan bazı değerlendirmelerin erozyona uğramış olduğu bir gerçektir. Kanaatimce, bu erozyonun en önemli nedeni, Türkistan-Horasan bölgesinden Anadolu’ya gelinceye kadar içerisinden geçilen coğrafyalardaki farklı İslami yorumlar, kültürel, sosyolojik ve tarihi bazı olgulardan etkilenerek ve üstüne üstlük Anadolu’da Türkmenler öncesi egemen olan Bizans otoritesinin Türkmenler arasına sürekli olarak sokmayı başardığı fitne-fesat-bozgunculuk tohumlarının da etkili olduğu düşünülmektedir. Hatta, bu fitne-fesat-bozgunculuk faaliyetlerinin, “küresel haydutlar” olarak da tanımlanabilecek süper güçler tarafından Anadolu’da günümüzde de hâlâ devam ettirilmeye çalışılmakta olduğu da bir gerçektir.

    Bu gerçeklerden hareketle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin düşmanı, bölücü-yıkıcı terör piyonlarını anlamış olan ve bunlarla aralarına mesafe koymayı başarmış tüm yurttaşlarımıza “Gelin Canlar Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım, Kardeş Olalım, Hep Birlikte Büyük Türkiye Kiliminin Farklı Renkleri ve Desenleri Olarak” birlikte yaşama kültürü- müzü ve bilincimizi geliştirelim diye çağrıda bulunuyorum.

    Eminim ki “Horasan Erenleri Federasyonumuz” da bu amaca hizmet etmek için kurulmuş bir sivil toplum kuruluşumuzdur. Emekleri ve hizmetleri Hakk’ın Dergâh-ı İzzeti’nde kabul ve makbul olsun.

    Cümle Canlar’a aşk-ı niyaz ederim…

     

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.