Selahattin Akarsu’dan bir Mahsuni Şerif Anısı
Selahattin Akarsu’dan bir Mahsuni Şerif Anısı
Büyük usta Âşık Mahsuni ŞERIF, sanatçı, aydın yazar, bilim adamı, işçi, çiftçi hülasa toplumun her kesimden bilinen, ilgi duyulan ve severek türküleri dinlenilen büyük bir ozandı.
Bana göre Mahsuni ŞERIF bir bilim adamıdır. Büyük kitlelere her kesime ışık saçan bilge bir kimliktir.
Âşık Mahsuni ŞERIF ezilmezliği, başkaldırıyı, isyanı, aşkı, sevdayı türkülerinde dile getiren, üstün yetenek sahibi bir üstatdı.
Mahsuni, ozan geleneğinde ender bir kimlikti. Sanatçılar arasında da çok sevilen, saygı duyulan, ulaşılması güç mertebededir. Onun sanatı, yaşam öyküsü ve Ozanlığıyla ilgili kitap, makale, köşe yazıları, binlerce anlatımlar mevcuttur.
Akademik sosyoloji yanı, kitaplara, köşe yazılarına, tezlere konu olmuş, her bir sözü bin kilo ağırlığındadır.
Ben de Mahsuni Baba ile bir anımı paylaşmak isterim.
Ölümsüz Ozan Mahsuni ile 1995 yılında Malatya’da bir konsere davet edilmiştim. Düzenleyen, Malatya’da yayın yapan yerel bir radyoydu. Sahibi İlhan Atılgan’dır, Mega Radyo gerçek bir türkü radyosuydu, o radyo hala yayında mıdır bilmiyorum, bu vesileyle İlhan Atılgan’a da selam olsun.
Konserimizi ayarlayan Güvercin Müziğin Prodüktörü Haydar Güvercin idi, o zaman Arif Sağ Müzik’te yeni kasetimi çıkardığım dönemdi. Malatya’ya Mahsuni Şerif 20 yıl sonra ilk kez gidiyormuş. Halk Mahsuni’yi özlemişti, inanılmaz bir yoğun ilgi vardı. Malatya inliyor, Mahsuni ŞERIF rüzgârı esiyordu.
İstanbul’da 1974 yıllarından İtibaren Mahsuni’nin her konserine izleyici olarak giderdim, 10 binlerle onu ayakta alkışlardık, tezahürat ortalık alanı inletirdi. Yıllar sonra Mahsuni baba ile aynı sahnede bulunacağım için son derece heyecanlı ve gururluydum. Yıl 1995 ve ben aynı sahnede Türkü söyleyecektim.
O gün geldi ve biz Mahsuni ile buluşup konser alanına geldik. Eşi Fatma Mahsuni de vardı, kulise gittik sohbet ediyoruz, o sevecen bakışlarıyla bana “Muhlis dayın ile dostluğumuz çok büyüktü, yüzlerce konsere gittik, şimdi yeğeniyle beraberim. Sesin dayına çok benziyor, kaderin benzemesin.” demişti.
Bu arada kapıda güvenlikler kimseyi içeri almıyor, ancak halk Mahsuni’yi daha yakından görmek, ona dokunmak için kapıları omuzluyordu. Güvenlik barikatı halkın sevgisine daha fazla dayanamamış ve kapılar açılmıştı. Mahsuni o mütevazı tavrıyla “Bırakın gelsinler” dedi.
Halkta öyle bir Mahsuni sevgisi vardı ki, kimisi elini öpüyor, kimisi boynuna sarılıyordu. Öylesine bir sevgi ki, yerde ayaklarına kapanıp secde eden mi dersin, Mahsuni baba onları kaldırıp hepsini yanaklarından öpüyordu.
İnsanlar o zamanlar beni fazla tanımıyorlardı, Mahsuni baba beni gösterip “Muhlis Akarsuyumuzun yeğeni ” dedi.
2 Temmuz Sivas Katliamı yakın dönemde olmuş, halk çok üzgün, bana da dayım AKARSU’dan dolayı büyük ilgi gösterdiler. Sonrasında sahne sırası bana geldi, anons etmeden önce bir fotoğraf makinesi ile resmimizi çekmek istediler ve çektiler.
O omuz omuza çektiğimiz resmimiz hala bende duruyor.
Sahneye anons edildim, çok büyük alkış koptu, Mahsuni Baba gülerek beni sahneye uğurladı. Öylesine heyecanlıydım ki, o alkışları duyunca sahnenin dört tarafını koşarak selamladım. O ara protokolde Mahsuni babanın değerli eşi Fatma Mahsuni’yi gördüm, benden bir istekte bulundu. Dayım Muhlis AKARSU’nun çok güzel bir parçası olan “Bağdiğin başında duman ırımaz, Arap atı yorulur gönül yorulmaz” bu uzun havayı onun için söyledim.
Akarsu türkülerini coşkulu alkışlarla söylediğim o gün, benim için unutulmaz bir anıdır. Sahneden, inip Mahsuni babanın yanına gittim. Bana “Küçük AKARSU sen neymişsin, aynı dayın AKARSU sahnedeymiş gibi duygulandım.” dedi.
Mahsuni babanın o engin gönlünü, mütevazi davranışlarını unutmam mümkün değil. Benden sonra dev ozan Mahsuni ŞERİF sahneye davet edildiğinde yer yerinden oynadı, ben de bu keyfi kaçırmak istemedim ve protokole Fatma Şerif’in yanına oturup izledim.
İnsanlar sahneye akın etti, güvenlik engelleyemedi bu sevgi selini. Türkü söylemesi zorlaşıyordu, tam türküye başlıyor, birkaç kişi daha kendini sahneye atıyordu.
Sonrasında muhteşem sesi ve türküleriyle Malatya halkına unutulmaz bir gece yaşattı.
İstanbul’a döndüğümüzde bir kez de Özdemir Plakçılık’da karşılaştık, aynı firmada ben kasetimi çıkarmıştım, kendisinin ise kaset çalışmaları vardı. Ondan sonra birkaç kez daha görüştük.
Ve sonra o kara gün geldi.
Mahsuni bu dünya’dan göçmüştü. Onu Hakka uğurladık… Milyonların kalbinde, ölümsüzlüğe göçüp gitti.
Hacı Bektaş’a, Erenlerin, Pirlerin tozuna karıştı, dilden dile, telden tele eserleriyle yaşayacak.
Selam olsun sana Mahsuni ŞERIF bin selam…