Tarih şuuru ve inanca saygı
TARİH ŞUURU VE İNANCA SAYGI
Türkler İslam olurken kolay olmadılar. Arapların “tanrı korkusu” üzerine biçimlendirdikleri Müslümanlığın değil de İslam tasavvuf önderlerinin yani “ Horasan Erenleri’’, “ Rum Erenleri” , “Alp Erenleri” denen mutasavvıfların “ Tanrı sevgisi” ile biçimledikleri Ehli Beyt İslamı nı seçtiler. Osmanlının ( Otmanlı Devleti )kuruluşunda Ahilerin ve Alevilerin büyük rolü olduğu bir gerçektir . 1514 tarihli bir belgeye göre, “ Anadolu, daki ( Rum ) Müslüman ahalinin beşte dördü Alevi’ idi Ahilikle, Bektaşilik aynı inanç olup bir birinden farkı yoktur . Ahi ve Bektaşi inancında bireyin mutluluğu esas alınmıştır. Bireyin mutluluğundan toplumun mutluluğu yani olgun , yetkin kamil bir insan esas alınmıştır. Bireyin kurtuluşuyla toplumun kurtuluşu sağlanmıştır.
Emevilerin ve Abbasilerin katı Arap Müslümanlığına itibar etmeyen Oğuz Türkmenleri İslam Dini’nin şekilciliğinden ziyade özünü idrak edip uygulamışlardır. İbadetlerinde Türkçe dilini kullanmış sazıyla, sözüyle kültürünü yaşatmıştır. “Alevilik yani Türk Müslümanlığı olmasaydı Diyar-ı Rum-u Diyar-ı Türk yapmazdık.” Diyebiliriz ki, devletin kurucuları Oğuzlardır – Alevilerdir Türkmen olan Aleviler Otmanlı Devletini kurmuşlar ama devletin sahibi olamamışlardır. Osmanlı Devleti’nin ilk adı Otmanlı Beyliği’dir Osman Bey’in adı da Otman Bey’dir. Türklerde Osman yoktur. Yavuz Sultan Selim’in halifeliği almasıyla Otmanlı ismi Osmanlıyla çevrilmiştir. Ve tarih tekrar yeniden yazılmıştır. Devlet erkanın ve medreselerin Türk dilini kullanmayıp Arapça ve Farsçayı resmi dil yapmaları ve Türkçe konuşan,Türkmenleri aşağıladıkları için, devlet iradesi zayıflayıp çökmüştür. Buna nazaran Türk Milleti dipdiri ayaktadır. Bunun nedeni Aleviliğin Bektaşiliğin sağlam temeller üzerinde kurulu olmasıdır. Bugünkü Türk devletlerinin varlığı Alevi- Bektaşilerin varlığıyla ayaktadır.
Ne yazık ki tarihten ders almayan devlet idaresini elinde bulunduran yöneticiler aynı hataya düşmüşlerdir. Alevi olan Türkmenler devlet otoritesinden uzaklaştırılmış ve hakir görülmüştür. İnançlarından dolayı sürgün edilmiş hatta katledilmişlerdir. Bu süreç halen devam ettirilmektedir.
667 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Şeddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun 30 . 11. 1925 de kabul edilir ve 13.12.1925 tarih ve 243 sayılı Resmi Gazete ile yayınlanarak yürürlüğe girer. Türk Milleti binlerce yıldır geleneklerinden göreneklerinden, inançlarından atalarından koparılarak geçmişine düşman edilmiştir. Batı hayranlığı ile Hıristiyan misyonerliği esas alınmıştır. Medeniyet uğruna, Cumhuriyet, demokrasi ve laiklik adına bir tahribat ve dönüşü olmayan bir çöküntü içerisine girilmiştir.
Çağımızın insanları genelde kendi işleri güçleri ile uğraşılar, kendi hayatlarından ve menfaattarından başka bir şey düşünmezler. İnsanlar arasında birlik beraberlik yoktur. Hatta bir birlerine karşı, kin ve nefret duyarlar. Sevgi saygı, hürmet iltifat yardımlaşma dayanışma asgari durumdadır. Bu esnada onları birleştiren pek az şey vardır. Mesleki, siyasi, ticari ve bazen fikri gayeler için gruplaşmalar olur. Ama bu birliktelik bütünlük verecek derecede değildir. Çıkara ve menfaate dayandığı için şahıslar arası çarpışmalar, ayrılıklar baş gösterir. Bu toplumda insanların bileştiren ortak kıymetler ve değerler bulunmadığı veya bunlar tesirlerini kaybedip asimilasyon olduğu zaman, o toplum görünüşteki bütünlüğüne rağmen içinden dağılır.
Toplumlara birlik beraberlik ve dağınıklık veren etmenler, tarih şuuru, dil, din, örf adet gelenek ve görenekler ile kültür birliği gibi kuvvetlerdir. Alevilerde tekkeler, dergahlar, cemler ve toplumsal hareketler insanların birliğini beraberliğini kuvvetleştirir. Toplum olarak dayanışmayı, paylaşmayı ve insanlar arası diyalogu sağlar. Kanunlarla var olan inancı ve dini sıfatta ki kişileri yasaklarsanız bu bir zulümdür. Tekkelerimiz ilmin, irfanın, insanlığın, merhametin, hak ve hukukun olduğu yerlerdi.
Günümüz insanın pek çoğu tarihinin önemi bilmiyorlar. Bugünkü neslin zayıf ve basiretsiz olmasının başlıca sebebi, geçmiş tarihi ile alakasını tamamıyla kesmiş olmasıdır. Eskiyi bilmeyen, bugünün değerini bilmez, çünkü gelecek geçmişinin devamıdır. Bizi ilgilendiren başkalarının tarihi ve inancı değil kendi tarihimiz olmalıdır. Biz başkalarının değil, kendimizin devamıyız. Kuşaktan kuşağa aktarılan masallar, hikayeler, mitolojiler, semboller, fikirler, inançlar, gelenek ve görenekler yeni nesillere kuvvet verir. Tarihimizdeki o köklü medeniyet o asil ruh yeniden canlanmalı, artık başkalarının hikayelerinin başkalarını felsefesini dinlemek istemiyoruz. Artık kendi hikayemizi kendi tarihimizi kendi , inancımızı yazmanın , kendi efsanemizi anlatmanın vakti.
Unutulmamalı ki, tarihten ibret almayan, o tarihi olayları tekrar yaşar. Osmanlı’nın çökmesine neden olan olaylar tekrar gözden geçirilmeli ibret alınmalıdır. Osmanlı’nın “ katli vaciptir” diye , dini de kullanarak katledildikleri Alevi- Bektaşiler halen aynı kategoride değerlendirilmektedir. Ak sakallı Pirlerimizin açmış oldukları dergahlar, vakıflar kapatılmış gasp edilmiştir. Burada Alevilerden ziyade Aleviliğin katli söz konusudur. Kapatılan tekkeler ve gasp edilen mal varlıkları geri verilmelidir. Cumhuriyetin, demokratik, laik ve hukuk düzeniyle yöneltildiği savını söyler dururlar. Dini düşünce ve inançlara saygı bu memlekette yoktur. Var olan bir gerçeği inkar edip görmemezlikten gelemezsiniz.
“ Derin Devlet” diye gündemde tutulan ve derinliğinden bihaber olan bir sistemi dayatmaya çalışmaktalar. Bir şeyin derinliği temeli kadardır. Devletin derinliği de temeline dayanır. Bu devletin ve milletin temeli Oğuz Türkmenleri ile devamı olan Alevi-Bektaşiler dir. Eğer ki tarihi saptırmaya olumsuzlaşmaya kalkılırsa, hepten bambaşka bir şey olur. Sonuçta başkalaşmış değişmiş, değerlerini kaybetmiş, yozlaşmış kökünden kopmuş bir toplum olarak yok olmanın eşiğine gelinir.
Bir devletin devamı için, bireylerin ve o devlete yaşayan toplulukların memnun ve mutlu olması lazımdır. Edep Ali’nin de dediği gibi “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” insanların yaşaması, inancıyla, kültürüyle, diliyle insanı insan eden değerleriyle olur. Bir insanı insan eden değerlerini elinden alırda, yaşatmaya çalışırsanız, bu olumsuz olur. Çünkü insan sadece et ile kemik değildir. Bu durum “susuz yaşayan balığa benzer ” ömrü kısa olur. Alevi- Bektaşi dergahları tekrar açılsın, el konulup bilmüzade ile satılan “evladiyelik vakıflar” geri verilsin. Ecdatlarımızın kemiklerini sızlatmayın, var olan adalet eşit olsun. Bir hakikati yasaklamayla yok edemezsiniz.
Tekke ve zaviyelerin 92 yıldır kapalı olması din ve vicdan hürriyetinin olmadığını gösterir. Bu ülkede bağımsız ve özgürlükten bahsetmek yanlış ve çok gülünç olur. İnsanı insan eden, eğiten, öğreten, bilinçlendiren Alevi zaviyeleri ve tekkeleri tekrar açılsın. Tarih ve inanç şuuru tekrar canlandırılsın, insanlar özüne ve kendine gelsin, kendini bilsin. Çünkü her şey insanın kendini bilmesiyle başlar. Gerçeğe Hü..