DUYGULAR DÖNÜŞTÜ SÖZE
DUYGULAR DÖNÜŞTÜ SÖZE
İnsan merak ediyor, kimiz, neyiz nereden geliyor nereye gidiyoruz diye. Geçmişinden atalarından izler arıyor. Tarih diye bir şey var kendi tarihini geçmişini atalarını araştırmak bir iz bir yol bulmak, bilmek, istiyor insanoğlu …’’ Geçmişini bilmeyen geleceğini kuramaz “ atasözü bize bir ışık bir yol gösteriyor.
Atalarımız kimdi, ne yaparlardı nasıl yaşarlardı, düşünceleri, inançları hep cevap bekleyen aklımızı zorlayan sorulardı. Devletler ve milletler oluşmuş kendilerine benzeyen dili, dini, ırkı bir olan topluluklar, aşiret oluşturmuş, kabileler oluşturmuş köyler oluşturmuşlar. Hatta Kıtalar aynı düşünce ve fikirlerde ki insanlardan oluşmaktaydı.
Atalarımızın izinden gitmek onları tanımak, gelecek nesillerimizi biçimlendirmek bizim için bir araştırma ve sevda sevgi ideal oldu. Dedemden babamdan bize intikal eden bir çok evrak, belge, kitap mevcuttu. Bunlardan yola çıkarak iz sürdüm konu derin, mevzu uzundu. Yıllardır araştırdım kendi çapımda. Osmanlı arşivlerini araştırdım ecdadım Ali Baba Sultan’ı n belgelerine ulaştım. Büyük bir hazine niteliğinde benim için çok değerli evraklardı. Bu araştırmayı zevkle istekle yıllarca sürdürdüm. Bir tarih bir kültür bir inanç yok olmanın eşiğine gelmiş tarihin tozlu sayfalarına bırakılmıştı,insanlar bunlardan habersizdi. Başkalarına benzemeye ne olduğu belli olmayan bir gidişatın ve hüsranın içersinde bocalamaktaydı. Hal bu ki bizleri biz yapan deyişlerimiz, nefeslerimiz şiirlerimiz, türkülerimiz, kültürümüz ata ecdattan beri bizlerin ruhaniyetini, fikriyatını şekillendirmişti. Her şey yerli yerine oturtulmalıydı. Çünkü bizler asil bir milletin evlatlarıydık. Atasına, anasına, babasına sevgi ve saygıyı,yaratan Allah’ına şükrü boynumuzun borcu biliriz, ve halende öyledir. Bunlar bizleri biz yapan mayalayan değerlerimizdir.
İşte bu ahval ile sevda ile umut ile aşk ile başladığım tarih yolculuğu beni buralara getirdi . Alevi – Bektaşi toplumunda bir sözlü tarih,bir de yazılı tarih var… Ayrıca bir kendilerini yazan tarih,bir de kendi yazdıkları tarih var. İşte sorun burada yatmaktadır. Ben kendi tarihimizin peşindeyim. Bizim de bir tarihimiz, geçmişiz var. Bu gün söyleyecek, yazacak, konuşulacak çok şeyimiz var halden bilene… Başkalarının tarihini, sözünü, türküsünü söylemek istemiyoruz .” Bir otu bile tanımak için köküne bakmak gerekir.” Bizim köklerimiz bizleri bu günlere getirdi.Kökünden ve özünden ayrılan savrulup gider,tarihine sahip çıkmayan milletlerin ve ümmetlerin kaderini bir başkaları biçimlendirir.Alevilerin-Kızılbaşların-Bektaşilerin tarihi Yüce Türk Milletinin tarihidir.
Sağlam nesiller,sağlam fikirler doğru düşünceler ile yol alınır sadece ,var sayımlarla bir yere varamazsınız … Alevilikte Ocaklar vardır,Ali Baba Sultan’da bu ocaklardan bir tanesidir. Osmanlı zamanında Nakibül Eşraf diye bir kurum vardır. Peygamberimizin soyundan gelen Seyyid’lere özel bir kurum bakanlık gibi.Kayıtları,defterleri , nüfusları,temettuat defterlerini vakıf defterlerini , Sivas salnamelerini tek tek inceledim. Geçmişimizin o çileli pak tarihini ibretle kıbta ile okudum atalarımın engin hoş görüsü, bilgisi , merhamet duygusu,şefkat ahlakı ile mayalandım . Gelecek nesillere bu güzel değerleri taşımak,yaşamak ve yaşatmak gibi bir manevi görev edası ile yoluma , yaşamıma devam ediyorum …
Yaşam bizlere acıyı ,zoru direnmeyi , ayakta dura bilmek için mücadeleyi de öğreti. Tarihine sahip çıkan milletler ayakta durabilmiş,köküne tarihine , değerlerine , kültürüne sahip çıkmayanlar yok olup asimile olmuşlardır…İnsanı insan eden inandığı değerlerdir…
Birileri bizlere hep diretmiş, dayatmış ,susturmuş köşeye sıkıştırmış etkisiz ve yetkisiz bir yaşam sürdürmememizi , sefalet içersinde tarihinden kopuk bir nesil olmamızı,fikirsel ve duygusal objelerden yoksun , düşünmeyen düşündüğünü söyleyemeyen bir topluluk bir fert olmamız isteniyor. Acizane bu fakir bunları kabul edemezdi .Fıtratıma ,öz değerlerime bizleri biz yapan kültürüme ve inancıma ters bir durumdu . Bu ezberi bozmak benim için bir kutsal görevdi kendimi sorumlu hissettim.Ve duygular dönüştü söze…
Sivas’ta dergahı, tekesi, türbesi olan hayatta iken bir vakıf kurup yüz yıllarca bu kutsal görevi inancı devam ettiren bir Horasan Ereni’nin evliyanın , Türk büyüğü ve öncüsü olan Ali Baba Sultan’ın neslinden gelen , eli kalem tutan , biri olarak bu tarihsel bağı kopartmamak , sahip çıkmak gerektiği için gereken resmi yazışmaları başlattım . Resmi devlet makamları ‘’ Sende kimsin yok öyle bir şey, kanıtın, ispatın ,delilin yok vazgeç bu sevdadan’’ deyip böyle gelmiş böyle gider havası içersinde idiler…Bir şehir geçmişin temelleri üzerinde büyür ve gelişir.Her canlı varlık gibi şehirlerinde bir ruhu bir dili vardır,eğer bunu duyumsayamazsanız o şehri ve vilayeti yönetemezsiniz bir şeyler hep eksik kalır.Sivas’ı yönetenler veya yönettiğini sananlar Sivas’ın tarihine yolculuk yapmalı,derdini ,kederini,sevincini,sevdasını hissetmeli, duygu yüklü,inançlı,bir memleketi duygusuz ve inançsızlar yönetemezler.
Sivas’ta Peygamber soyundan gelen Ali Baba Sultan‘in evladı olarak, var olan haksızlığa dur demek için mahkemeye bu zatın evladı olduğumu tespit ve tescil ettirmem gerekiyordu. Yıllarca süren araştırma , derleme, çalışma sonucu elde olan delileri , belgeleri , fermanları, hüccetleri, tezkireleri, vakfiyeleri, nüfus örneklerini mahkemeye sundum . Dört senedir sonuca bağlanamayan, hep oyalanan ertelenen, bahaneler çıkartılan bir türlü bilir kişiye gönderilmeyen zoraki yürüyen bir dava haline geldi şunu yüreğimle söylüyorum ki, her şey çok net ve ortada. Tarih uzmanları ile arşiv uzmanları ile ve vakıf alanındaki uzman kişiler tarafından konuyu araştırdım derleyip toparlayıp mahkemeye sundum halen bir karara varamayan hâkim değişikliği ve benzeri gibi nedenlerden dolayı geciktiren bu evlatlık davasının bir an evvel karar aşamasına gelmesini arzu etmekteyim. Teknik açısından usul açısından sebepsiz nedenlerle yok sayılamaz “ Güneş balçıkla sıvanamaz “
Alevi – Bektaşiler yüzyıllar boyu devlet mahkemelerine gitmemiş, kadıya ve vereceğe karara güvenmemiş. Kendi yaptıkları cemlerinde, sohbetlerinde yargı mekanizmasını, sosyal adaleti, güveni ve rızalığı sağlamışladır.Yargı sistemimiz adaletli ve ahlaki olmalıdır.Sezer’in hakkı Sezer’e verilmelidir.Dolayısıyla Alevi dergah ve vakıfları Alevilere iade edilmelidir…
Bugün bu konuyu devletin resmi makamlarına ve mahkemesine sundum ise, hak, hukuk, adalet, demokrasiye olan güvenim sayesinde yaptım. Zaten her şey ortada bizler biliyoruz, Alevi-Kızılbaş-Bektaşi canlarda biliyor, Ali Baba Sultan’ın soyundan geldiğimizi. Bunu ispatlamak, inanmak mahkemenin vereceği karar ile de değil sadece. İnsan gönüllerinde ki sevgi saygı, itikat ve hürmetle bunu kabul etmiş zaten. Resmi makamların kabul etmediği elimizdeki belgeleri de zamanın devleti ve resmi makamları verdi… Birileri için delil olan,belge olan şeyler bizler için niçin geçerli olmuyor anlamış da değilim… Ali Baba Zaviyesi Vakfı belgeler i gibi belgesi olan kaç kişi vardır, bilmiyorum. Elimizde 1500 adet belge var iken ‘’ öküzün altında dana aranıyorsa diyecek hiçbir şey kalmıyor artık…”
Asırlar boyu muhafaza edilen bu belgeler ne için ve neden bu günlere ve bu fakire intikal etti bunu düşünmek, anlamak lazım. Dedelerim ve atalarım ne için sakladı. Herkesin bir tarihi vardır. Bizim de bir tarihimiz var, ayağı yere basan, yer, zaman kişi veya kişileri konu eden yazılı resmi belgeler. Zira bu olay Sivas için çok önemli geçmişte olduğu gibi bugünde geçerli canlılığını koruyan ender konulardan biridir… Bizlerin tarihini yok edemezler yok etmeye ve yok saymaya çalışanlar kendileri yok olup gideceklerdir. Mevki makamları ne olursa olsun gerçekler ve hakikat gizlenemez…
Devlet makamları ve mahkemeleri bundan niçin ürkerler,niçin ret ederler, niçin yok sayıp savuşturmaya baş vururlar,hesabını veremeyecekleri bir suçları var galiba…Alevi Dergahlarının ve vakıflarının kapatılması, el konulması başka bir inanca dönüştürülmesi bir insanlık suçudur.Oysa ki Vakıf medeniyeti milletimizin ruhunu, özünü bir başka milletlerde olmayan yanını ortaya koymaktır. Yapak istediğiniz vatanına, milletine İnancına, kültürüne bağlı nesiller yetiştirmektir. Bindiği dalı kesen bir millet olmaktan kurtulmalıyız.
Sivas’ımızın tarihi temel kişilerinden olan Pirimiz Ali Baba Sultan Hazretleri’nin dünü ve bugünü Sivas halkı için çok önem arz etmektedir. Bunu bilenler biliyor…Tekke binasını sattılar,ismini değiştirdiler,vakfın mevkuflarını çarçur ettiler,evlatlarını sürgün ettiler..Ama yanıldılar,zamanı gelince hesabını verecekler.Dünya ahretin tarlasıdır.Geçmişi ile bağı kapamamış, sevgisi saygısı,inancı, itikadı bitmemiş bir toplum olmalıyız. İşte bu nedenle evlatlık davasını açtım. Masal ve hikâye dönüşmüş gerçeklerdir bunlar.
Atatürk diyor ki;’’ Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır’’… Bizler hayalin ve var sayımların peşinde değiliz.’’ Gerçeğe Hüü..’’dedik gerçeklerden yanayız. Gerçeklerden ve doğrulardan ödün verenleri gelecekte tarih yargılayacak. Bu millet bu vatandaş yargılayacaktır.. “ Geç kalan adalet,adalet değildir.’’ Herkese demokrasi herkese adalet eşit olmalıdır… Sivas’ta Alevileri,Ali Baba Sultan evlatlarını ötekileştirenler bir neviye kendilerini ötekileştiriyorlar.Büyük bir çıkmazın,perişanlığın isabetsizliğin içerisinde bocalamaktadırlar.Çözüm bizde,biz ‘’yaratılanı hoş gördük Yaratandan ötürü’’…
Eski hukuk düzenin de var olan,evladiye vakıflarının tekrar Medeni Hukuk kuralları çerçevesinde canlandırılması toplumsal barış için faydalıdır. Haklarımıza sahip olabildiğimiz hukukun ve adaletin hâkim olduğu bir memleket yönetimi en doğal isteğimizdir… Farklılıklar ve benzerlikler, hak sahibine hakkının verilmesi veya verilmesinin belirleyicisi olamaz. Toplumsal uzlaşma için iyi niyetin ötesinde anayasada ifadesini bulan ‘’eşitlik ve adalet” ilkesinin uygulamaya geçirilmesi esas şarttır. Hukukun üstünlüğünün kabul edilmiş olması bireylerin haklarının verilmesiyle mümkündür… Osmanlıdan kalma bir evladiyelik vakfın, Cumhuriyet Türkiye’sine geçiş problemi olarak değerlendirmek tutarlı bir davranış değildir. Vakıflarımız tarihin sesiz tanıkları ve kutsal emanetlerimizdir. Emanete ihanet etmemek bir şahsiyet meselesidir.
Memleketimizde hak aramak mahkemeye başvurmak, mahkemeye açmak çok pahalı bir iştir. Dar gelirli vatandaş bunu yapmak için çok zorlanıyor. Eğer paran varsa adalet var. Hasan almaz basan alır zihniyeti Türk adaletine ve milletime uygun bir tarz olmasa gerek. Üzülerek söylüyorum mahkeme masraflarını karşılamak için çok zorlanıyorum… Maddi yardımlarla bu işi yürütmeye çalışıyorum . Esnasında bu böyle olmamalı… Alevileri ekonomik ve inançsal olarak asimle etmek politikası halen uygulanır durumdadır.İşçi olarak bu davayı açmam,inancımdan cesaretimden,haklı olduğumdan ve dediklerimin sağlam olduğundan dolayıdır. Özgüvenimizi yitirmememiz gerek.
Ecdadım Ali Baba Sultan’ın ve biz evlatlarının yolu inancı belidir. Dün olduğu gibi bugünde halkımıza, taliplerimize ve milletimize önderlik rehberlik yapmaktayız. Ali Baba Türbesini Koruma ve Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ni kurdum. İstanbul ‘da birde planlı projeli Cem evi yaptırdık. halkımızın ve belediyenin katkılarıyla… Ali Baba Sultan Cem Evi… Hizmetlerimiz yolumuz, inancımız burada aşk ile devam etmektir. Alevi İslam’ı gençlere öğretmekteyim. Çorum, Tokat, Sivas, Amasya, Erzurum, Samsun’daki taliplerimizin cemini cemaatini sürdürmekteyim atalarımdan aldığım bayrağı yarınlara taşımak benim için erdemli bir vazifedir Sivas’ta bir mahalleye adını veren Ali Baba Sultan’ın ismi bir çok kuruluşa ve işletmeye de konulmuştur. Gazetelerde dergilerde birçok makaleler yazdım konuya ilişkin bir kitap çalışmamam var. Biz bu sevdadan bu davadan vaaz geçmeyeceğiz. Ali Baba Sultan Ocağının kitap çalışmalarını yapmaktayım. Yazmış olduğum kitap kısa bir zaman içersinde çıkartılacaktır.